Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 50 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21405 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2012NUMARASI : 2009/360-2012/694Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.İddianın ileri sürülüş biçimi ve dosya içeriğinden davada 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 28. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36. m.) maddesine dayalı hile (aldatma) ve BK’nun 29. (TBK’nun 37. m.) maddesine dayalı ikrah (korkutma) hukuksal nedenlerine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. BK’nun 28/1. (TBK’nun 36/1. m.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. BK’nun 29. (TBK’nun 37.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. BK'nun 30. (TBK'nun 38.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nun 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir. Somut olaya gelince, çekişme konusu taşınmazlardan 1 nolu bağımsız bölümün davalı V.. Ö.., 3 nolu bağımsız bölümün C.. Ş.. adına kayıtlı olduğu, 1 nolu bağımsız bölümün davacı S.. T.. tarafından 10.03.2009 tarihinde satış suretiyle davalı V.. Ö..’e, 3 nolu bağımsız bölümün ise H.. Y.. tarafından 10.03.2009 tarihinde satış suretiyle V.. Ö..’e, V.. Ö.. tarafından da 29.04.2009 tarihinde satış suretiyle C.. Ş..’e temlik edilmiştir. Ne var ki, davacıların hile (aldatma) ve İkrah (korkutma) iddiaları bakımından hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bir inceleme yapılarak, taraf delillerinin toplanması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.