Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4928 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1065 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/06/2012NUMARASI : 2010/1388-2012/529Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı Ö.C.'ın 2307 parsel sayılı taşınmazdaki payını 17.12.1987 tarihinde vekili eliyle davalı oğluna satış suretiyle devrettiği, davalın da 18.10.1988 tarihinde dava dışı A.T.'a devrettiği, 15.02.1990 tarihinde de geri satın aldığı, anılan parselin imar uygulaması sonucu 1797 ada 41 parsel olduğu ve kat irtifakı kurulduğu, çekişme konusu 3, 5, 6 ve 7 nolu dükkanların kat irtifakı suretiyle davalı adına tescil edildiği, miras bırakanın 26.02.1988 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın tarafları çocukları ile dava dışı eşi H., ile kızları B., Ş. ve Ş.ün kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu pay temliki ile sonraki temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazların temliklerinin muvazaalı olup olmadığı yönünde mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, murisin başka taşınmazlarının ve sosyal güvencesinin bulunup bulunmadığı, çekişme konusu taşınmazları kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettikleri araştırılmadığı gibi, keşif yapılıp taşınmazların devir tarihi itibariyle değerleri de belirlenmiş değildir. Hal böyle olunca; değinilen hususlar ile yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek araştırma ve inceleme yapılması, murisin gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.