MAHKEMESİ : MARMARİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 27/11/2008NUMARASI : 2003/820-2008/712Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan 150 ada 10 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 444.42 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürüp, tapu iptali ve varsa üzerindeki muhdesatın yıkımını istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, idarece onaylanmış kıyı kenar çizgisinin idare mahkemesi tarafından iptal edilerek, kararın kesinleştiği ve ortada davacının dayanak yaptığı hukuka uygun bir kıyı kenar çizgisi kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali, sicil kaydının kütükten terkini ve varsa muhdesatın yıkımı isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin kişi adına yapılarak 27.9.1994 tarihinde kesinleşmesiyle çap kaydının oluştuğu ve davanın 30.7.2003 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, idare tarafından çizilen kıyı kenar çizgisinin iptali konusunda idari yargı yerinde açılan davanın Muğla İdare Mahkemesi'nin 29.12.2004 tarih ve 2003/974 esas, 2004/1554 sayılı kararıyla kabulle sonuçlanmak suretiyle kesinleştiği ve davacı Hazine'nin hukuki dayanağının kalmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre, yanlar arasındaki uyuşmazlığın, "kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır.Bilindiği üzere; son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir. Hal böyle olunca; öncelikle idare tarafından 362l Sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeolog veya Jeoloji mühendisi veya Yüksek mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır.Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenip de 5/3 Sayılı Kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan delil olarak yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.O halde, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, üç jeolog veya jeoloji mühendisinden oluşturularak bilirkişi kurulu marifetiyle kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, buna göre taşınmazın tamamı veya bir bölümünün kıyıda kaldığının saptanması halinde, davalının makul bir tazminata hak kazanıp kazanmayacağının düşünülüp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı Hazinenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.