MAHKEMESİ : POLATLI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/01/2008NUMARASI : 2007/169-2008/41Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları M.'ün dava konusu taşınmazları mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak düzenlediği satış sözleşmesi ile davalıya temlikini vaadettiğini davalının açtığı tapu iptal tescil davası sonucu anılan taşınmazların davalı adına tesciline karar verildiğini (2005/814 E-2006/306 K. sayılı ilam) ileri sürerek, tapuların miras payları oranında iptal ve tescilini istemişlerdir.Davalı; görülüp, kesinleşen satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal-tescil davasında sözleşmenin iptali talebinin reddedildiğini bildirip, davanın kesin hükmünden reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu taşınmazların 5.1.1987 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalıya miras bırakan tarafından satışının vaadedildiği, davalının, satış vaadi sözleşmesine dayanarak açtığı tapu iptal ve tescil davasının kabul edilerek (2005/814-2006/306 karar sayılı ilam) anılan taşınmazların M.Ş. adına tesciline ilişkin verilen kararın 16.2.2007 tarihinde kesinleştiği, davacıların, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 16.2.2007 tarihinde eldeki davayı açtıkları, kesinleşmiş ilamın henüz infaz edilmediği anlaşılmaktadır.Mahkemece, dava konusu taşınmazların davalı adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle, pasif husumet yokluğundan dava reddedilmişse de;Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 705.maddesinde; " Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır..." hükmü öngörülmüş olup, dava konusu taşınmazların hükmen davalı adına tesciline karar verildiği gözetildiğinde, yazılı olan gerekçe ile davanın reddedilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.O halde, işin esasına girilerek, davacıların muris muvazaası iddiaları yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmasında zorunluluk vardir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle işin esası yönünden hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılması, miras bırakana ait veraset ilamının getirtilmesi, taraf tanıklarının dinlenmesi, miras bırakanın gerçek iradesinin belirlenmesi, 2005/814-2006/306 karar sayılı dava dosyasındaki, satış vaadi sözleşmesinin iptaline yönelik iddiada, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmadığı hususunun gözetilmesi, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.