MAHKEMESİ: BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/03/2002NUMARASI: 2000/329-2002/83Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 888 ada 4 ve 5 sayılı imar parsellerine davalının ahır ve ev yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalı, ifraz öncesi 238 ada 3 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde kırk yıldan fazla süredir zilyet olduğunu, tapu tahsis belgesi bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 2981 Sayılı Yasa ile düzenlenmiş tapu tahsis belgesinin mülkiyet belgesi olmadığı, davacıya ait çaplı taşınmaza haksız olarak davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, imar parsellerine elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazların öncesinin 238 ada 3 ve 9 nolu kadastral parseller olduğu, kadastro çalışmasında Hazine adına tespit edildiği, 2981/3290 Sayılı Yasa uyarınca ifraz edilerek çekişmeli parseller ve dava dışı parsellerin oluştuğu, imar öncesi Hazine adına kayıtlı olduğu dönemde davalıya 20.12.1984 tarihli tapu tahsis belgesi verildiği ancak, imar ıslah planları sonucu tapuya çevrilmediği anlaşılmaktadır.Bilirkişi tarafından hazırlanan krokide (a) ile gösterilen yerin tapu tahsis belgesi kapsamında, (b) ile gösterilen yerin ise tahsis kapsamı dışında kaldığı keşfen sabittir. Ne varki, mahkemece somut olayda 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi hükmünün uygulama yeri bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır.Bilindiği gibi; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın l605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 Sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak tapu tahsis belgesi kapsamında kalan yer üzerindeki yapıyla ilgili belirlenecek kaim bedelin mahkemece vezneye depo ettirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.