Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4899 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3129 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/07/2006NUMARASI : 2004/64-562Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazın sahte vekaletname ile organizeli satıldığını, kısa sürede düşük bedellerle ..kez el değiştirdiğini en son davalıya devredildiğini, davalının durumu bilen konumunda olduğunu ileri sürerek tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, çekişmeli taşınmazı iyiniyetli olarak edindiğini, davacıdan intikalinin yolsuz olduğunu bilecek konumda olmadığını, gerçek değerinden bedelini ödeyerek taşınmazı edindiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın sahte vekaletname kullanmak suretiyle davacıdan intikalinin sağlandığı, 4 ay içerisinde 4 kez düşük bedellerle el değiştirdiği davalının satıştan önce zilliyet araştırması yapmadığı, satıştan itibaren 2 yıl süre ile taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı, davalının iyiniyetli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, kayden davacıya ait ..parsel sayılı taşınmazın 21.12.1998 tarihli akitle Büyükçekmece 1.noterliğinin 9.12.1998 tarihli 36570 sayılı vekaletnamesi ile vekil B..T.. tarafından 5 milyar bedelle K... Si.. A... satıldığı, bu kişininde taşınmazı 15.1.1999 tarihli akitle 5 milyar bedelle S.. Si.. Ö..S..da 11.12.1999 tarihli akitle 9 milyar bedelle H.. Y.. satış yoluyla geçirdiği, H.. Y. vekili tarafındanda taşınmazın 7.4.1999 tarihinde 10 milyar bedelle davalıya satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, satış sırasında kullanılan vekaletin sahtecilikle elde edildiğini ileri sürmek suretiyle vekaletname kullanılarak temlikin gerçekleştirildiğini belirterek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde gerçektende vekaletin sahtecilikle iletli olduğu, Adli Tıp Kurumundan alınan raporla tespit edilmiştir.O halde, ilk ele yapılan satışın geçersiz olacağında kuşku yoktur.N.. ki ikinci ve ondan sonraki eller yönünden koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanununun 1023 maddesinin koruyuculuğundan istifade edecekleri açıktır.Ancak, iyiniyet yönünden mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olduğu söylenBilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Somut olaya gelince; davada katılım yoluyla yer alan ve temlikleri gerçekleştirenler hakkında Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/2067 Esas Sayılı dosyasında ve Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/309 Esas sayılı dosyasında ceza davalarının bulunduğu ve halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece anılan dosyalardaki tanık ifadeleri ve diğer deliller gözetilmek suretiyle bir değerlendirme yapılmadığı gibi yapılan araştırmanın yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme elverişli ve yeterli olmadığı tartışmasızdır.Hal böyle olunca, yukarıda değinlen ilkeler ve ceza mahkemelerinde derdest bulunan dava dosyalarıda getirtilerek inceleme ve değerlendirme yapılması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.