MAHKEMESİ : SİVAS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/12/2013NUMARASI : 2012/13-2013/547Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, tetkik hakimi ....'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-K A R A R- Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, taşınmazını satmak istediğini, davalı ile 140.000 liraya satışı konusunda anlaştıklarını, tapuda işlem tekemmül ettirildikten sonra çeşitli sebepler ileri sürülerek davalı tarafın satış bedelini ödemediğini ve hileli davranışlarla taşınmazın mülkiyetini devretmek zorunda bıraktığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden göre davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; dava konusu 5594 ada 4 parsel sayılı 6901 m² büyüklüğünde üzerinde 2 katlı yapı bulunan taşınmazın tarla vasfı ile davacı adına kayıtlı iken; satış nedeniyle tanıdığı davalı ile pazarlık yaptıkları, 140.000 TL olarak satış bedeli hususunda anlaşmaları üzerine, 21/12/2011 tarihinde tapu müdürlüğünde biraraya geldikleri, aktin imzalanması sırasında satış bedeli ödenmeyip temlik işlemi gerçekleştirildikten hemen sonra “ banka yoluyla verileceğinin" davalı tarafından bildirildiği ancak davacının yanından ayrılan davalının bir daha da davacıyla bir araya gelmediği bu suretle davacının iradesinin fesada uğratıldığı, her ne kadar davalı akitte yazılı 1.400 TL taşınmaz bedelini ödendiğini bildirilmiş ve yemin eda edilmiş ise de, taşınmazın temlik tarihindeki değerinin 227.328 TL olup, davacının 1.400 TL yi ödediğine ilişkin yeminine gerek de bulunmadığı, zira resmi akitte taşınmaz bedelinin 1.400 TL olarak belirtildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, satış bedeli (semen) satışın asli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olması yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde iradeyi fesada uğratan sebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektirir.Bir başka ifade ile, elbetteki taraflarca bedelin yani semenin sonra ödeneceği kararlaştırılabilir. Böylesi bir durumda Borçlar Kanununun 893. maddesi hükmü uyarınca satış bedeli üzerinden ipotek yaptırılması mümkün bulunduğu gibi, Türk Borçlar Kanunu'nun 246. maddesi delaletiyle 235. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir. Böylesi bir olgu tapunun iptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelin sonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise de satıcının hakkı bedel olup ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsili sağlanabileceğinden ödememe tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkil etmez. Oysa somut olayda bedelin ileriki tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta hemen ödeneceği yönünde davacılarda bir kanı uyandırılarak kayıt maliki bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı açıktır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.