Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4848 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3365 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ERDEK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/12/2006NUMARASI: 2003/157Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden maliki oldukları ..parsel sayılı çaplı taşınmazına komşu .. parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalıların inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemişlerdir.Davalı ..çekişmeli yere ilişkin Erdek Asliye Hukuk Mahkemesinin 1978/379 Esas – 1980/38 Karar sayılı ilamında önceki malik ile sulh olduklarını, bedelin ödendiğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişmeli yerde davalıların üstün bir hakkı olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı İ...F.. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ....raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davalı G..K...dava açılmadan önce ölü olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir.HUMK.taraf Ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir.Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini,medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış,8,28,47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını,her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır.Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır.Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.O halde, mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.Hal böyle olunca dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalı G..K..hakkında açılan davanın reddi gerekirken, mirasçıları davaya dahil edilmek suretiyle işin esasına girilip kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.Temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı İ.. F..G..ın diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.