ESAS NO : MAHKEMESİ : ANAMUR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/04/2011NUMARASI : 2009/439-2011/285Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 3.4.2012 Salı günü saat 9.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak mirasbırakanı E.G.'nun 17.5.2003 tarihinde ölümü üzerine mirasçı olarak davacı ve davalı kızları ile dava dışı çocukları, A.A., F. H. H., ve M.F. ile torunu O.ı bıraktığı, kayden maliki olduğu 899 ada 18 parsel sayılı taşınmazını 21.11.2002 tarihli akitle davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı iddiaya karşı, murisin sağlığında mallarını çocuklarına dağıttığını, davacıya da arsa verdiğini, daha sonra sağlık problemleri çıkınca dava konusu taşınmazı satıp parasını aldığını belirtip paylaştırma savunmasında bulunmuştur.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706(TMK m.782), Borçlar Kanunun 213(TBK m.237) ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, eğer miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı BirleştirmeKararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bir araştırma ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Gerçekten de, murisin davacıya ve diğer çocuklarına taşınmaz verdiği yönündeki savunmanın doğru olup olmadığı mahkemece yeterince araştırılmamış, bu anlamda bir paylaşım yapılıp yapılmadığı ortaya çıkarılmamıştır. Hal böyle olunca; miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, varsa her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarıda değinilen anlamda murisin bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, şayet denkleştirme yapılmadığı kanaatine varılırsa, miras bırakana ait başka taşınmaz bulunup bulunmadığı, miras bırakanın davalıyı tercih sebebi, diğer çocukları ile arasında bir problem olup olmadığı hususlarının ayrıca, tarafların kardeşi olan ve davalı tanığı olarak dinlenen F.Gnun beyanları ve mirasçılardan Ali Ayhan Güneysu tarafından davalı aleyhine aynı taşınmaz için açılan Anamur Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/221 E., 2008/386 K.sayılı dosyadaki delillerin birlikte değerlendirilerek miras bırakanın iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.