MAHKEMESİ : LAPSEKİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/09/2012NUMARASI : 2012/2-2012/123Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı M.'nın, çekişme konusu 9 parça taşınmazdaki elbirliği mülkiyet üzere maliki olduğu paylarını davalı kızkardeşi M.'ya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde; karşılıksız çek keşide etme suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti bulunması sebebiyle girdiği cezaevinden çek bedelini ödemesi halinde tahliye edileceğini öğrenince maliki olduğu dava konusu 9 parça taşınmazdaki payını vekil aracılığıyla müzayaka halinden yararlanan davalıya düşük bedelle satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere;sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmağa, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 28. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 21. maddesi )ile aynen "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği taktirde, zarar gören , durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir." hükmü getirilmiştir. O halde, gabinden (aşırı yararlanmadan) sözedilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin (aşırı yararlanmanın) varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir. Hemen belirtmek gerekir ki, gabin (aşırı yararlanma) davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir. Somut olaya gelince; her ne kadar, 11.09.2009 tarihli resmi akitte , satış bedeli 3.500.-TL olarak gösterilmişse de; davalının, dava konusu 9 parça taşınmazdaki davacıya ait payları 25.000.-TL bedelle satın alarak edindiğini savunduğu, taraf tanıklarının anlatımı ve özellikle çekişmeli temliki işlemde davacı M.'yı temsil eden vekil V.'nin beyanlarının davalının savunmasını doğruladığı görülmektedir.Öte yandan, davaya konu tüm taşınmazlar elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup; elbirliği mülkiyetinde paydaşlar arasında satış yapılabileceğinden taşınmazlardaki payların temlikinin güçlüğü hususu dikkate alındığında piyasa değerlerinin de düşük olacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, bilirkişiler tarafından dosyaya ibraz edilen raporlarda; çekişmeli taşınmazların elbirliği mülkiyet durumları gözetilmeksizin değerlerinin saptandığı anlaşılmaktadır. Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, çekişme konusu taşınmaz paylarının satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında aşırı fark bulunmadığı ve (aşırı yararlanmanın, gabinin) objektif unsurunun varlığından söz edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.Bu durumda, dava konusu taşınmaz paylarının temlikinin (aşırı yararlanma gabin) ile illetli olduğu kabul edilemez.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.