MAHKEMESİ : DEVREK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/07/2012NUMARASI : 2010/167-2012/295Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davacının muvazaa iddiasını yazılı delil ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, dava dilekçesinde, dava konusu 101 ada 97-99-667-669-953-1006-1009-1010-1016-1020 -1040-1049-1052 parsel sayılı taşınmazlarını, yaşlılığından ve hastalığından istifade ederek, hiçbir ödeme yapmadan satış göstererek davalının devraldığını, yapılan bu temliki işlemin, davalının hileli hareketleri sonucunda gerçekleştirilmesi nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. ve 76.maddeleri hükümlerine paralel düzenlemeler getiren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittirEldeki davada, dava dilekçesinin içeriği, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dosyadaki mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava dilekçesinde ki muvazaa kelimesinin hileli işlem yapıldığı yönündeki iddiayı destekleme yönünde kullanıldığı, davada dayanılan hukuki sebebin hile olup, muvazaa ya dayanılmadığı görülmektedir. Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K'nun 28/l (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (m.Ş.) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Ne var ki, mahkemece, bu yönde her hangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere muvazaa iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.