Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4785 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 439 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : LAPSEKİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2012NUMARASI : 2011/24-2012/140Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakanın maliki olduğu 3,18,34 ve 88 parsel sayılı taşınmazlarını 12.10.2004 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalı oğluna temlik ettiği, 5.9.2010 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızı ve davalı oğlunun kaldığı anlaşılmaktadır.Davacı, murisin yaptığı temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (T.B.K.m.6ll). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (T.B.K.m.6l4). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (T.B.K.m.l9). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın sağlığında davalı ile birlikte aynı çatı altında hayatını idame ettirdiği, ölmeden 10 yıl öncesinden itibaren gözlerinin görmediği, bakıma muhtaç olduğu, tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığı ve murise hayatı boyunca bir evladın ebeveynine bakmakla ve göstermekle yükümlü olduğu şartların fevkinde ilgisini ve hizmetini esirgemediği dosya kapsamı ile sabittir. Ancak, miras bırakanın elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekeceğide kuşkusuzdur. Nevar ki, mahkemece bu yönde yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir araştırma yapılıp tarafların tüm delillerinin toplanması, somut olgularla birlikte değerlendirilmesi, murisin geride kalan malvarlığının değerininde keşfen saptanması, temlik edilen taşınmazlarla kıyaslanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de; kabul edilen paya göre harca hükmedilmemiş olmasıda isabetli değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.4.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.