Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4774 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 3216 - Esas Yıl 2008
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 26/12/2007NUMARASI : 2007/62-2007/354Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılardan S. Ü.’i 19.11.1999 tarihinde vekil tayin ettiğini, davalı vekilin 22336 ada 3 parsel sayılı taşınmazını diğer davalı E. Ç.’e temlik ettiğini, oysa 19.07.2001 tarihinde vekili azlettiğini, her iki davalının işbirliği içerisinde olduklarını ileri sürerek, iptal ve tescil isteminde bulunmuştur. Davalılar vekili, azilnamenin müvekkiline tebliği edilmediğini, diğer davalının da iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriğinden, davacının vekil tayin ettiği davalılardan S.'nin vekaletten azledildiği halde, 22336 ada 3 parseldeki maliki olduğu payını 19.7.2001 tarihinde diğer davalı E.Ç..temlik ettiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği gibi Borçlar Kanununun 386.maddesi ile tanımı yapılan vekalet ilişkisi aynı yasanın 387.maddesinde belirtildiği şekilde kurulur. Bu suretle kurulan ilişkinin hüküm ve şumulü Yasanın 388-395. maddeleriyle düzenlenmiş, eldeki dava bakımından önem taşıyan "azil" keyfiyeti ise vekaletin sona erme nedeni olarak Yasanın 396.maddesinde dile getirilmiştir.Bu düzenlemeler incelendiğinde görüleceği gibi, anılan hükümler tamamen vekil eden ile vekil arasındaki vekalet bağıtının kuruluşu kapsamı ve neticeleri ile ilgilidir. Diğer bir anlatımla öğreti ve uygulamada iç temsil olarak da nitelendirilen vekil-vekileden arasındaki ilişkiler belirtilen yasal düzenlemelerin konusunu oluşturmaktadır.Gerçekten vekillik, vekil ile vekileden arasında bir iç ilişkiden ibarettir. Aralarında bir borç ilişkisi meydana gelir. Hak ve borçlar vekil ile vekiledeni ilgilendirir. Vekillik sözleşmesine dayanan temsil ise etkisini dış ilişkide gösterir.Vekil, vekiledenle yaptığı sözleşme uyarınca üçüncü bir kişi ile hukuki bağıt kurduğu takdirde, bu kez dış temsil ilişkisinin sözkonusu olacağı ve ortaya çıkan çekişmeler bakımından Borçlar Kanununun temsile dair 32 ve takibeden maddeleri dikkate alınmak suretiyle çözüm yollarının aranağı kuşkusuzdurOysa, mahkemece, sadece azil keyfiyetinin vekile tebliğ edilmediği hususu hükme gerekçe ve dayanak yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, davacının davalı S...'yi vekaletten azlettiği, vekaletten azlinde resmi olarak vekile tebliğ edilemediği dosya kapsamı ile sabittir. Her nekadar, azil keyfiyeti resmen vekile tebliğ edilmemiş ise de, vekilin bunu bilip bilmemesi, ayrıca vekaleten taşınmazı veya payını edinen kişinin azil keyfiyetini haricen öğrenmesi ve biliyor konumda bulunmasının mülkiyetin intikalinde ve edinmenin korunup korunmayacağında önem arzedeceği taraflar arasındaki beşeri ilişkinin dahi sonucu etkileyeceği açıktır. Zira, Türk Medeni Kanunu taşınmazların edinilmesinde iyiniyetin asıl olduğunu öngörmektedir.Ne varki, mahkemece anılan bu hususlar üzerinde durulmamış, Borçlar Kanununun 32, özellikle 34 ve 37.maddesinde öngörülen düzenlemelerde dikkate alınarak taraf delillerinin toplanmak suretiyle bir değerlendirme yapılmamıştır.O halde, eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.