Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4768 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2607 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/02/2014NUMARASI : 2013/117-2014/42Taraflar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı olarak açılan bedelin tahsili isteğine ilişkindir.Mahkemece, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu bahçeli ahşap ev vasıflı .. ada .. parsel sayılı taşınmazın 7/32 payının Ali kızı Z C., 9/32 payının ve Osman kızı Hayriye adlarına 11.10.1956 tarihinde kadastro çalışması ile tescil edildiği, kadastro tespitinin 30 Nisan 323 tarih ve 54 sıra sayı ile 20.03.1951 tarih ve 121 sıra sayılı tapu kayıtlarına dayalı olarak yapıldığı, Fatih 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/898 Esas, 2005/619 sayılı kararı ile kayıt maliklerinden Zemine ve Hayriye için 3561 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca Deftertarın kayyım olarak atandığı, taşınmazın daha sonra ortaklığın giderilmesi davasına konu edildiği ve adı geçenlerin payına karşılık gelen bedelin kayyım hesabına aktarıldığı, davacı Vakıflar İdaresinin 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca ve taşınmazın satışı nedeniyle Zemine ve Hayriye’nin payına karşılık gelen bedelin tahsili istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 5737 sayılı Yasanın 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için ya da bedelinin vakıflar idaresine ödenmesi için kayıt maliklerinin gaip olup olmadıkları, mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki, kayıt malikleri Z. C. ve Hayriye’nin mirasçısı bulunup bulunmadığı konusunda zabıta ve nüfus kayıt araştırmaları yeterli değildir.Hâl böyle olunca, çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine dayanak tüm belgeler ve ilk tesisinden itibaren tapu kayıtlarının, öte yandan dayanak belgeler arasında mirasçı bırakmadan vefat ettikleri ileri sürülen kayıt malikleri “A. kızı Z. C. ve O. kızı H.” nin nüfus kayıt bilgilerinin bulunup bulunmadığının sorularak merciinden temini, gelen belge ve bilgilerden de yararlanmak suretiyle ilgili nüfus müdürlüklerinden adı geçenlerin nüfus kayıtları bulunup bulunmadığının saptanması, ayrıca taşınmazın adres bilgileri de belirtilmek suretiyle taşınmazın bulunduğu mahalden Zemine ve Hayriye’yi tanıyan bilen olup olmadığı hususunda zabıta araştırması yapılarak, adı geçenler yönünden 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; davalı kayyımın davada yasal hasım konumunda olduğu gözetilmeksizin harç, yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.