Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4753 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15386 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl dava davalıları vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl ve birleştirilen davalar, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Davacılar (birleştirilen davada davalılar), kayden maliki oldukları 1801 parsel sayılı taşınmazlarına komşu 1642 ve 1827 parsel sayılı taşınmazların maliki olan davalılar tarafından yol olarak kullanılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemişler, birleştirilen davanın reddini savunmuşlardır.Davalılar, ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/720 D.iş sayılı dosyasına istinaden taşınmazı kullandıklarını, anılan yolun uzun yıllardır mevcut olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlar, davalı ... birleştirilen davasında; asıl dava davacılarına ait 1801 parsel sayılı taşınmazdaki yol olarak kullanılan kısmın kapatılması nedeniyle bahçesine ulaşım imkanının kalmadığını ileri sürerek, yola vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.Çekişme konusu 1801 parsel sayılı taşınmazın asıl davanın davacıları adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle çap kaydı yada kayıtları getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan bölümlerin sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra, belirlenen bu durum göz önünde tutularak, hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olayda; kadastro şefliği tarafından gönderilen kadastro krokisi ile fen bilirkişisi tarafından sunulan rapor ekindeki krokinin örtüşmediği görülmektedir.Hâl böyle olunca, üç kişilik harita mühendisi bilirkişilerinden oluşan heyet ile taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak; elatıldığı iddia edilen çekişmeli bölümün kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve bu bölümün krokide işaretlenmesi, bu hususlara ilişkin bilirkişilerden denetime olanak verecek şekilde rapor alınması, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ve krokisine itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Asıl davanın davalılarının temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.