Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4748 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 10148 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/02/2012NUMARASI: 2006/755-2012/85Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptal ve tescil, olmazsa bedelin tazmini davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 2.4.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat İ. B. Ş. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı H.S.vekili Avukat, M. Şirketi Mumessili V.S.ve diğer temyiz eden davalı S.. S. vekili Avukat, davalı S. Ö.k vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa bedelin tazmini isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; davaya konu 374 parsel sayılı taşınmazın 5250/7000 payının muris D. adına kayıtlı iken, 05.08.1994 tarihli resmi akitle dava dışı A.G. Sağır'a, bu şahıs tarafından da 12.08.2003 tarihinde davalı S.'a, S. tarafından da birleşen dosyanın davalısı S.Ö.'e 25.08.2006 tarihinde satış suretiyle devredildiği; murisin 20.04.2006 tarihinde ölmesiyle, geride mirasçıları olarak eşi ve altı çocuğunun kaldığı; eldeki davanın, murisin eşi ve bir kısım çocukları tarafından tapunun iptaliyle muris adına tescil isteğiyle açıldığı anlaşılmaktadır.Öte yandan, davacıların tereke adına istekte bulunduğu gözetilerek Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.12.2010 tarihli, 2009/1386 E. 2010/1598 K. sayılı kararı ile terekeye mümessil tayin edildiği ve tereke mümessilinin 20.09.2011 tarihli duruşmaya gelerek davaya muvafakat ettiğini bildirdiği, diğer duruşmaları takip etmediği, davanın davacılar vekili tarafından yürütüldüğü görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak terekeye mümessil tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkileri ortadan kalkar. Hal böyle olunca, somut olayda 1086 sayılı HUMK.'nun 409. (6100 sayılı HMK.'nun 150.) madde hükmü gözetilmek suretiyle değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, terekeye mümessil atanmasından sonra da davanın davacılar vekili tarafından sürdürülmesine imkan tanınıp yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Tarafların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacılar vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenlerden alınmasına, 02.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.