Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4722 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2784 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2007NUMARASI : 2004/577-2007/152Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, dava konusu 36796 ada 1 parselde paydaş olduklarını, davalılardan M..’nın taşınmaza iki katlı gecekondu inşa ederek elattığını, diğer davalıların binada oturduklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.Arsa maliklerinden F.A.davaya asli müdahil olarak katılmıştır.Davalılar, davaya konu binanın imar uygulaması ile tecavüzlü hale geldiğini,muhtesat bedeli ödenmeden yıkıma karar verilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalılara ait binanın imar uygulaması ile tecavüzlü hale geldiği, davacının muhtesat bedelini davalılara ödemeyi kabul etmemesi nedeniyle davacılar ve asli müdahilin davasının reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazın kayden davacılara ait olduğu davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı ancak, taşınmazı tasarruf ettikleri anlaşılmaktadır.Öte yandan, çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazın öncesini teşkil eden 19 parsel sayılı taşınmazda davacılarla birlikte davalı M.’nın payının bulunduğu, diğer davalıların bir haklarının olmadığı anılan 19 parsel ile 14 ve 23 parsel sayılı taşınmazların imar şuyulandırması sonucu 1 parselin oluştuğu, davalı M.’nın imar öncesi paydaşı bulunduğu 19 parsel sayılı taşınmazda önceden bir yapısının bulunmadığı, anılan yapının 46 parselde olduğu ve bunun mülkiyetinin de dava dışı hazineye ait iken belediye’ye geçmiş olduğu ve bu taşınmazda da davalı M.’nın kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı görülmektedir. Davacılar maliki bulundukları 1 sayılı imar parseline yönelik eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere,yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, davalı M. dışındaki davalıların imar öncesinde mülkiyetten veya kişisel haktan kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, davalı M.’nın ise 19 sayılı kadastral parselde paydaş olmakla beraber yapmış olduğu binanın bu taşınmaz üzerinde değil mülkiyeti ahara ait taşınmazda olduğu dosya kapsamı ile sabittir.Belirlenen bu duruma göre yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde davalının muhtesattan kaynaklanan kaim bedele hak kazanamayacağı açıktır.O halde, davanın mutlak olarak kaim bedel alınmaksızın, belirlenecek ecrimisil de gözetilmek suretiyle kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile kararın belirtilen nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,10.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.