Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4719 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3890 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/12/2006NUMARASI : 2006/406-107Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı bulunan ..parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda usulüne uygun belirlenmiş kıyı kenar çizgisi olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, 3621 sayılı yasadan kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu ....parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddia olunarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Öyleyse, davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre; yanlar arasındaki uyuşmazlığın, " kıyı kenar çizgisinin" saptanması ile çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere; son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir.Hal böyle olunca,öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı,ondan sonra,üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı;harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün,böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın,idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise,kıyı kenar çizgisi,bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.Somut olaya gelince; çekişme konusu .. parselin davalı S...adına satış suretiyle sicil kaydı oluşmuşken, yargılama sırasında taşınmazın aynı sebeple eldeğiştirdiği ve H..T... adına kayıtlandığı belirtilmiş, adı geçen davaya katılmış, ancak mahkemece son durumu gösteren çap kaydı getirtilmemiştir. Öte yandan, hükme esas alınan bilirkişi raporunun bilimsel yönden hüküm kurmaya elverişli olduğu ve hükme yeterli bulunduğu da söylenemez.Hal böyle olunca, mahkemece değinilen ilkeler çerçevesinde hükme elverişli olacak nitelik ve içerikte gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, kayıtların eksiksiz getirilerek soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.