Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4695 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15875 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, davalı şirket ile aralarında 19.08.2009 tarihli mal alım protokolü imzalandığını, anılan protokol gereği 1000 ton kömür karşılığı teminat olarak 6 adet çek keşide ettiğini ve kayden maliki olduğu 4095 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/12 payını satış suretiyle temlik ettiğini ancak 01.02.2010 tarihinde çek çıkış bordrosuna istinaden protokolün iptal edilip mal alımından karşılıklı vazgeçmelerine rağmen çekişme konusu taşınmazın iade edilmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, mal alım protokolünün iptal edilmediğini, sipariş verilen malın davacıya teslim edildiğini, ancak mevcut borcu bulunması nedeniyle teminat olarak alınan taşınmazın iade edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verilme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Öte yandan, inançlı işleme dayalı davanın 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı kapsamında yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Yazılı delil bulunmadığı takdirde ispat yükü kendisinde olan inanan tarafın inanılana karşı yemin teklif edebileceği de uygulamada benimsenmiştir. Somut olayda, çekişme konusu 4095 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/12 payı davacı adına kayıtlı iken 19.08.2009 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik edildiği, borç ilişkisinin kaynağını davacı ve davalı şirketin imzasını taşıyan 19.08.2009 tarihli "protokoldür'' başlıklı belgeye dayandırdıkları ve bu belgenin inançlı işlem olgusunun varlığını gösterdiği anlaşılmaktadır. Söz konusu belgede teminat verenin satın alacağı 1000 ton miktarındaki ithal kömürün karşılığında dökümü yapılan 6 adet çek keşide edilerek teminat olarak teslim edildiği, teminat verenin ayrıca 4095 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1/12 payını teminat alana satışını yapacağı, mevcut tüm borçlar ve doğacak borçlar ödendiğinde teminat alan teminat verenin yazılı başvurusu halinde 4095 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1/12 payını teminat verene iade satışını gerçekleştireceği düzenlenmiştir.Davacıların karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 818 sayılı BK'nin 81. maddesi (6098 sayılı TBK'nin 97 m.) uyarınca öncelikle kendi edimlerini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki, davacı nın davalıdan aldığı borcun miktarı ve ne kadarlık kısmının ödendiği noktasında hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır.Öte yandan 6 adet çekin ve davaya konu taşınmazın teminat olarak davalıya verildiği tarafların kabulünde olduğu gibi yine davalı tarafından... 6.icra Müdürlüğü'nün 2010/13076 esas sayılı dosyası ile icraya konulan 33.500 USD bedelli çeke dayalı icra takibinin de teminat kapsamında ödenmeyen borcun tahsili amacıyla olduğu da davalının kabulündedir. Mahkemece alınan 10.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının 07.03.2010 tarihi itibariyle 45.031,53 TL borcu olduğu belirlenmiştir. Ancak icra takibine konu çekin tahsil edilip edilmediği, edilmişse bu bedelden mahsup edilip edilmediği tespit edilmemiştir.Hâl böyle olunca icra takibine konu senedin tahsil edilip edilmediği saptanarak davalının borcunun miktarının belirlenip kalan borcu varsa depo etmesi için davacıya süre verilip sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.