Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 467 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11951 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : KARAİSALI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 26/05/2004NUMARASI : 2004/19-2004/174Taraflar arasında görülen davada;Davacı vakıflar idaresi, kadastroca davalılar adına tespit ve tescil edilen dava konusu 226 parsel sayılı taşınmazların R. oğlu H.bey oğlu Piri Mehmet Paşa Vakfiyesi kapsamında kaldığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece, dava tarihinden önce ölmüş olduğu gerekçesiyle davalı S.hakkındaki davanın husumet nedeniyle, diğer davalılar hakkındaki davanın ise Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafça süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davalı S.K. hakkında açılan davanın; dava tarihinde ölü olduğu gerekçesiyle, diğer davalılar hakkında açılan davanın ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Gerçektende, kendisine husumet tevcih edilen S.çekişme konusu taşınmazda paydaş olduğu ve dava tarihinden önce ölü olduğu tespit edilerek 4.5.1978 tarih ve 4/5 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne ilişkin davacı idarenin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ancak, davacı Vakıflar İdaresi Ramazanoğlu Halilbey oğlu Piri Mehmet Paşa Vakfiyesine dayanarak ve çekişme konusu taşınmazın da bu vakfiye kapsamında kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, icareteyn veya mukataalı olduğuna dair şerh bulunun bir tapu kaydına dayanmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki; niteliği gereği kamu malı olduğu saptanan ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 117. maddesi hükmü gereğince (743 Sayılı Md.Kn. 81/b Md.) zilyetlikle iktisabı mümkün olmayan taşınmazların kadastro tespitlerine karşı kesinleşme tarihinden itibaren 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalar ile benimsenmiş olup istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır.Çekişme konusu taşınmazın mahkemece yapılacak araştırma ve uygulama sonucu vakfiye kapsamında kaldığının ve anılan taşınmazın da hayrat ve avarız vakıflarından olduğunun saptanması halinde hak düşürücü süreyle ilgili 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen düzenlemenin bu nevi taşınmazlarda uygulanmayacağı tartışmasızdır. Ne varki; mahkemece çekişme konusu taşınmazın vakfiye kapsamında kalıp kalmadığı keşfen belirlenmemiş, ayrıca münhasıran vakfiyede bu taşınmaza yer verilip verilmediği saptanmamış olduğu gibi, niteliği bakımından da, hak düşürücü sürenin uygulanmasına elverir şekilde bir yapıya sahip olup olmadığı yönünden de bir araştırma yapılmamıştır.O halde, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değlidir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.