MAHKEMESİ : DÜZCE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/09/2012NUMARASI : 2008/653-2012/506Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.Mahkemece, muvazaa iddiasının ispat edilemediği ve dava konusu devrin davacıların saklı payını zedelemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dava dilekçesinden ve dosya içeriğinden anlaşılacağı üzere davacıların, murisin davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği taşınmazın ölünceye kadar bakımını temin için değil davacıların mirastan mahrum bırakılması amacıyla yapıldığını ileri sürdükleri görülmektedir.Şu hale göre, dava dilekçesinde davacıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayanarak dava açtıklarının da kabulü gerekmektedir. Bir davada 11.04.1990 tarih,1990/1-152-236 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da belirtildiği üzere birden fazla hukuki sebebe dayanılması olanaklıdır. Bu halde,mahkemece önem sırası dikkate alınmak suretiyle her bir hukuki sebep yönünden araştırma yapılması gerektiği yasal ve yargısal uygulamalar sonucudur. Somut olayda, muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davaları tenkis davasına göre daha geniş kapsamlı olduğundan öncelikle muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davasının incelenmesi gerekmektedir.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. -Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, kayden miras bırakan A.'e ait çekişme konusu 36 ada 13 parselde bulunan 8 numaralı bağımsız bölümü 16.11.2006 tarihinde davalı N.ye ölünceye kadar bakma akdi ile devredildiği, davacıların anılan devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, murisin 27.08.2008 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak çocukları olan davacılar H., H., M., A., K., B., H., H., H., O., N., K., R.i'nin kaldığı ve dava dışı mirasçının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, saklı payın zedelenmemiş olması da muris muvazaası yapılmadığına gerek olarak gösterilmiştir.Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, öncelikle muris muvazaası isteminin, bu istem yerinde görülmezse davacıların tenkis talebinin değerlendirerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.