Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4658 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 3389 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : KIZILTEPE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 13/10/2008NUMARASI : 2006/306-2008/688Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, (birleşen dosyalar davalısı) kadastro çalışmaları sırasında taşlık olması nedeniyle tespit harici bırakılan çekişmeli taşınmazın dava dışı H.Ö.tarafından 2001 yılında taşların temizlenerek tarım arazisi haline getirildiğini ve o tarihten itibaren işgal edildiğini, anılan kişi yönünden Türk Medeni Yasasının 713.maddesi gereğince kazandırıcı zaman aşımı süresinin dolmadığını ve 3402 Sayılı Yasanın 17.maddesinde düzenlenen imar ihya şartlarının oluşmadığını ileri sürüp, Kadastro Yasasının 18.maddesi uyarınca Hazine adına tescil istemiş; birleştirilen davaların reddini savunmuştur.Birleştirilen dosyaların davacıları, dava konusu taşınmazlarını, taşlarını temizleyerek tarım arazisi haline getirdiklerini ve 30 yıldır ekip biçmek suretiyle zilyet olduklarını Türk Medeni Yasasının 713.maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiğini ileri sürerek, ayrı ayrı adlarına tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalı köy tüzel kişiliği, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, birleşen dosyaların davacılarının iddialarını ispatladıkları gerekçesiyle, birleşen davaların kabulüne, Hazine davasının reddine karar verilmiştir.Karar, davacı (birleşen dosyaların davalısı) Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Asıl dava, 3402 Sayılı Yasadan kaynaklanan tescil, birleşen davalar ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, Hazinenin davasının reddine, birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mahkemece 15.5.2006 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişinin “ çekişme konusu taşınmazın kadastro çalışmalarının bitiminden itibaren 20 yılı aşkın süredir dava dışı H..Ö.’in kullanımında olduğunu ifade ettiği ve fen bilirkişilerin buna bağlı olarak aynı yönde rapor sundukları; davacı A. Ö. ile davacı L. Ö.’in açmış oldukları zilyetliğe dayalı tescil davalarının birleştirilmelerinden sonra yapılan 09.12.2006 tarihli uygulama sırasında dinlenen yerel bilirkişi N. E. ile tanıklar M. E. İ. ve A. Ö.in ise, davacılar A. ve L.'ın herbirinin dava konusu yaptıkları taşınmazlara ayrı ayrı 1980 yılından itibaren kesintisiz olarak ekip, biçmek suretiyle zilyet bulunduklarını" beyan ettikleri ve hükme esas alınan 26.2.2007 tarihli teknik bilirkişilerce düzenlenen raporda da aynı beyanlara yer verildiği, davacılar A.ve L.'ın kendilerini temsil eden avukatlarına verdikleri vekaletnamelere göre, baba adlarının H.ve doğum tarihlerinin 1973 ile 1978 olduğu görülmektedir.Ne varki, mahkemece yapılan uygulamalar sırasında alınan beyanlar ve buna bağlı olarak düzenlenen raporlar arasındaki çelişkiler giderilmediği gibi, birleşen dosyaların davacılarının doğum tarihleri itibariyle yerel bilirkişi ve tanıkların ifadelerinin doğruluğu ve güvenilirliği değerlendirilmemiş; eklemeli zilyetlik söz konusuysa, bayilerinin zilyetlikle edinim miktarları ve koşulları yönünden de herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.Hal böyle olunca; çekişme konusu taşınmazlara kimin veya kimlerin zilyet olduğunun ve lehine Türk Medeni Yasasının 713.maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda değinilen çelişkiler giderilmeden ve noksan araştırma, soruşturma ve incelemeyle yetinilerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,16.4 .2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.