MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2008NUMARASI : 2007/462-2008/690Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanın 2998 ada 6 parsel 2.kat 4 bağımsız bölüm nolu taşınmazını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvaazalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ile miras payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, çekişmeli taşınmazın gerçek bir satış sözleşmesiyle kendisine devredildiğini ve bedelini tamamen ödediğini, murisin 1978 yılından, öldüğü 2007 yılına kadar davacıya yüksek miktarlarda paralar verdiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, miras bırakanın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla hareket etmediği, davacı oğluna yüklü miktarda paralar verdiği, davalı kızına da adil olmak için dava konusu taşınmazı devrettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı H.'nin, çekişme konusu 2998 ada 6 parsel 2.kat 4 bağımsız bölüm nolu meskenini 23.07.2001 tarihinde ve satış suretiyle davalı kızına temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, miras bırakanın yaptığı bu temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise; gerçek satış işlemi yapıldığını, ayrıca miras bırakanın davacıya defalarca yüksek miktarlarda paralar verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. O halde, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması, miras bırakanın davacı adına senetle ispat sınırını aşan ödeme iddialarının ancak yazılı delille ispatlanabileceği kuralı ile birlikte HUMK.'nun (288, 290 maddesi) 293.maddesi hükmünün de gözetilerek değerlendirilmesi, ayrıca davalının dayandığı icra dosyalarının getirtilerek açıkça miras bırakan tarafından davacı yararına ödemede bulunulup bulunulmadığının tespit edilmesi, yine miras bırakanın dava dışı bir kısım mirasçılarına yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak davacının açtığı ve derdest olan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescile ilişkin dava dosyalarının da incelenmesi, gerektiğinde HUMK.'nun 45.maddesi hükmünün uygulanması gerektiğinin düşünülmesi, böylece miras bırakanın tüm mirasçılarını kapsar şekilde paylaştırma amacıyla hareket edip etmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.