MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 17/12/2008NUMARASI : 2006/208-2008/428Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı S.’ın 4411 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümünü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini davalının alım gücünün bulunmadığını, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal tescil olmazsa tenkis isteklerinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının tapu iptal tescil davasının reddi ile tenkise karar verilmiştir.Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, tenkis yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının miras bırakanı S.’ın 4411 ada 6 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümünü 10.1.2002 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği kayden sabit olup, davacı anılan temlikin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer birsöyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, davacının murisin ilk eşinden olma kızı olduğu, satış değeri ile gerçek değeri arasında aşırı ve bariz fark bulunduğu, satış bedelinin miras bırakana ödendiğinin kanıtlanamadığı, öte yandan miras bırakan asker emeklisi olup sosyal güvencesi ile birlikte devamlı bir gelirinin bulunduğu ve mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı gibi ölünceye kadar da temlik edilen bu taşınmazda ikamet ettiği sabittir.Her nekadar davalı ile miras bırakanın dava dışı kızı arasında bir kira sözleşmesi yapıldığı ileri sürülmüş isede anılan sözleşmenin muvazaalı işlemin kamuflesi için düzenlendiği dosya kapsamı ile sabittir.O halde,bu değinilen olgular yukarıda vurgulanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir. Esasen yapılan tasarrufun muvazaalı olduğu mahkemenin de kabulündedir. Öyleyse, eldeki davada tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı tartışmasızdır.Hal böyle olunca, mahkemece muvazaa yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle tenkis bakımından davanın kabulü isabetsizdir.Davalının, temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.4.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.