MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/06/2011NUMARASI : 2009/448-2011/231Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanın 9404 ada 9 parsel sayılı taşınmazını 4.9.1989 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve miras payı oranında tescil, olmazsa tenkis isteğinde bulunmuştur.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, temlikin ölünceye kadar bakım karşılığı yapılmış olup, akdin yükümlülüklerini özenle yerine getirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlikinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.04.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M.A.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı İ..’in maliki olduğu dava konusu 9404 ada 9 parsel sayılı taşınmazını (1137 ada 400 sayılı parselini) 04.09.1989 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiği davacının, anılan temliki işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakan ile davalının birlikte yaşadıkları, murisin her türlü gereksiniminin davalı tarafından karşılandığı, Akciğer, kalp ve yüksek tansiyon hastası olan miras bırakana davalının baktığı, murisin sağlığında da akde aykırılıktan dolayı dava açılmadığı, diğer mirasçılardan mal kaçırmayı gerektirici herhangi bir nedeninin bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir.O halde; anılan bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek iradesinin bakımını temin etmek olduğu, yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonuca varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule göre de, dava miras payına hasren açılıp, davacının miras payı oranında kabul edildiği halde, çekişmeli taşınmazın keşfen dava tarihi itibariyle saptanan değerinden davacının miras payına isabet eden miktarın dava değeri olacağı gözetilerek, bu değer üzerinden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının değerine göre fazla harç ve ücreti vekalet tayin ve takdiri de isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 24.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.