MAHKEMESİ : KADİRLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/10/2006NUMARASI : 2005/117Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, davalılar ile paydaşı oldukları ..parsel sayılı taşınmazı davalıların haksız olarak işgal ettiğini ileri sürerek, paya vaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, çekişme konusu taşınmazda paydaş olduklarını murisleri tarafından 30-40 yıl önce taksim yapıldığını ve davacıların başka taşınmazlarda yer kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazda tarafların paydaş oldukları getirtilen kayıt örneklerinden anlaşılmaktadır.Mahkemece, taşınmazda fiili kullanma biçiminin oluştuğu bu kullanma biçiminin taraflar arasında filili ve rızai taksimin başka taşınmazlardan yer kullanma şeklinde gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince;çekişme konusu taşınmaz üzerinde tüm paydaşları kapsayan harici taksim yada fiili kullanma biçiminin gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemece araştırılmamıştır.Ayrıca, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimine veya harici taksime değer verilebilmesi için o kullanma biçimi veya harici taksimin aynı parsel içerisinde gerçekleşmiş olması, ayrıca tüm paydaşları bağlayacak nitelik taşıması gerekir.Yerleşmiş uygulamalara göre parsellerin paylaşımı şeklinde bir kullanma biçimine değer verilemez ve böyle bir kullanma biçiminin Türk Medeni Kanununun 688.maddesi ve devam eden hükümleri karşısında hukuken himaye görmeyeceği tartışmasızdır.O halde, davacıların davaya konu parselde paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullanabilecekleri yada kullandıkları yer bulunup bulunmadığının saptanması zorunludur.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.