Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4600 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 784 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : TERME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/07/2012NUMARASI : 2010/268-2012/256Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, her bir paydaşın kullanımında olan bölümlerin keşfen tespit edildiği,buna göre davacıya düşen bölüme davalı paydaşın elatarak üzerindeki fındık ve kavak ağaçlarını kestiği gerekçesiyle, 1994 m²'lik bölüme elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli taşınmazın davacı, davalı ve dava dışı 10 kişi adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı bulunduğu, taşınmazın eylemli olarak fen bilirkişisi tarafından düzenlenen krokide A ile gösterilen bölümünün İsa Ş..arafından, B ile gösterilen bölümünün davalı tarafından, C ile gösterilen bölümünün ise davacı tarafından kullanılmakta iken bu kısma davalının harfiyat döktüğü ve hali hazırda davacının taşınmazda hiçbir yeri kullanamadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, fen bilirkişisi tarafından saptanan duruma göre tüm paydaşları bağlayan fiili bir kullanma biçiminin oluşmadığı açıktır. Bu durumda uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümleneceği kuşkusuzdur. T.beyanında, davacının taşınmazda kullandığı bir yer bulunmadığını bildirdiğine göre,davacının payı oranında elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, gerçekten fiili kullanma biçimi varmış ve çekişmeli bölüm de davacının kullanımına bırakılmış gibi kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.