MAHKEMESİ: ÇELİKHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 24/04/2008NUMARASI: 2007/28-2008/10Taraflar arasında görülen davada;Davacı, tescil ilamı ile adına oluşan tapunun kapsadığı alanın kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakıldığını, daha sonra bu yerin idari yoldan Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, idari yoldan Hazine adına tescil edilen 109 ada 19 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının, tapusunun kapsamında kalan bölüme ilişkin olarak iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı tapusunun kadastro çalışmaları sırasında uygulanmaması nedeniyle geçerliliğini yitirdiği, davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı, davalı Hazine adına idari yoldan tescil işleminin kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Davacı, tapunun 27.1.1971 tarih 13 sırasında adına kayıtlı taşınmazın kadastroca tescil harici bırakıldığını, daha sonra idari yoldan davalı hazine adına oluşturulan 109 ada 19 parsel sayılı taşınmaz kapsamına alındığını, tapulu taşınmazının idari yoldan davalı hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Mahkemece, kadastro çalışması yapılmakla tapunun hukuki kiymetini kaybettiği, delil durumuna düştüğü, ayrıca tescil harici bırakma işleminin keşinleştiği tarihten itibaren 20 yıllık ihya ile iktisap zamanaşımı süresinin dolmadığı, bu nedenle davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı, ayrıca idari yoldan tescil işleminin kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Toplanan dellillerden ve tüm dosya içeriğinden davacının tutunduğu tapu kaydının, Çelikhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.11.1970 gün, 1970/17 esas, 1970/72 karar sayılı, Hazinenin de taraf olduğu tescil ilamı ile oluştuğu, tescil ilamına istinaden 5 dönüm yerin üzüm bağı vasfı ile davacı adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, öncelikle çözüme kavuşturulması gereken hususun, anılan tescil ilamının taraflar arasında güçlü veya kesin delil oluşturup, oluşturmadığı noktasında toplandığı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; Türk Medeni Yasasının 713 (eski Medeni Yasanın 639.maddesi) maddesine göre zilyetliğe dayanan tescil davaları Hazine ve taşınmazın içinde yer aldığı ilgili kamu tüzel kişiliğine karşı açılır. Bunun nedeni ise, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerin elden çıkmaması, ilgili kurumların haberi olmaksızın kişilerin bu gibi yerler üzerinde mülkiyeti, sağlayan bir tescil hükmü almamalarıdır.O halde, Hazinenin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil edebilecek yerlerden olduğu belirlenmek suretiyle bir tescil hükmü kurulur ise, artık bu karar Hazineyi bağlayacaktır. Ayrıca şu da belirtilmelidir ki, bir takım yasal düzenlemelerin getirdiği (2981/3290 10/c, 3194/18 md...gibi) ayrık durumlar hariç 1950 tarihli 5519 Sayılı Yasa gereğince bir taşınmazın sicile bağlanması, ancak tescil hükmü ile olanaklıdır. İstisnai haller dışında idari yoldan sicil oluşturulması mümkün değildir. Somut olayda, davacının tutunduğu tapu kaydı, davacı ve davalı Hazinenin tarafı bulundukları tescil ilamı ile oluştuğuna göre, bu ilamın taraflar açısından güçlü delil oluşturacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra, yerinde keşif yapılarak tapunun eki tescil krokisinin yerinde uygulanması, kadastroca tespit harici bırakılan çekişme konusu taşınmazın tescil krokisi kapsamında kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yön üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.