MAHKEMESİ : BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/12/2007NUMARASI : 2006/272-2007/521Taraflar arasında görülen davada;Davacı, adına kayıtlı 21 parsel sayılı taşınmazı, daha sonra geri almak için muvazaalı olarak davalı A.’e temlik ettiği halde A.in bu durumu bilebilecek durumda olan davalı E. taşınmazı aralarındaki akde aykırı olarak satış suretiyle temlik ettiğini, davalı E.in kötü niyetli olduğunu,ayrıca A.’in yargılandığı Sulh Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada, A.’in fiil ehliyetinin olmadığını öğrendiğini ,dolayısıyla fiil ehliyeti yönünden de işlemlerin geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptalini ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı E. ,iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu,Davalı A. ise, satışın gerçek olduğunu, inançlı işlem iddiasının doğru olmadığını, davacının delil olarak ileri sürdüğü belge altındaki imzayı kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacının Medeni Kanunun 2.maddesi gereği kötü niyetli olduğu,davalı E.’in ise iyi niyetli üçüncü kişi oluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düş??nüldü. -KARAR-Dava, taraf muvazaası ve ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazın davacı A.tarafından 9.3.2005 tarihli akitle satış suretiyle davalı A.’e temlik edildiği, davalı A..’in de davalı E.e 01.06.2005 tarihinde bu taşınmazı satış suretiyle temlik ettiği davacı tarafından işlemin inançlı ve bu tarihte A.’in ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece de davacının M.K.Md.2 gereği kötü niyetli olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Davalı A.’in yapılan tıbbi muayenesi sonucu ,işlem tarihinde “şizofreni “hastalığı nedeniyle fiil ehliyetinin olmadığı ,dosyadaki 1.6.2005 tarih ve 50 sayılı Adli Tıp raporundan anlaşılmaktadır.Dolayısıyla öncelikle çözümlenmesi gereken,işlem tarihinde fiil ehliyetine sahip olmayan kimse lehine yapılan temliki tasarrufların geçerli olup olmadığıdır. Bilindiği üzere M.K.15 ci maddesi” Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz” .Md.16 da da “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcinin rızası olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremezler” demektedir.Alım satım akdinin çift taraflı borç doğuran işlem olduğu (B.K.Md.182) dikkate alındığında ,ehliyetsiz kişinin akdin her iki tarafı sıfatıyla (alıcı veya satıcı )yaptığı işlemlerin geçersiz olduğu açıktır.Kanun metninden, Küçüklerin ve kısıtlıların karşılıksız kazanma ile ilgili işlemlerinde bile”ayırt etme gücünün varlığının” ön koşul olması ,kanunun ayırt etme gücünü temel öğe olarak kabul ettiğini göstermektedir. 11.06.1941 tarih ve 4-21 s.lı İ.B.K nın sonuç bölümünde de,” eğer mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer akidin, bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması,zikri geçen 15.ci maddenin mutlak ve kat’i sarahati karşısında öyle bir kimsenin hukuki tasarrufu üzerine hükmün terettüp etmesi için kafi değildir.Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir…Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur…..” demektedir.Benzer durum 27.11.2002 tarih ve 2002,1-877 sayılı Hukuk Genel Kurul kararında da açıkça ifade edilmiştir.Dolayısıyla, işlem tarihlerinde ehliyetsiz olduğu adli tıp raporu ile saptanan davalı A..’in davacı A.ile yaptığı alım sözleşmesi geçersiz olduğu gibi,temellük etmediği taşınmazı davalı E.’e satışı işlemi de geçersizdir.Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere davalı E.S.ın iyiniyet savunmasının da himaye görmeyeği açıktır.Davacının, ehliyetsiz olduğunu bilmediği A.ile yaptığı işlemin iptali isteğinin de M.K 2 maddesi kapsamında kötü niyetli olduğunu söylemek te doğru değildir.Hal böyle olunca , davacının davalı A.e,A.’in de davalı E.e yaptıkları satış işlemleri geçersiz olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.