MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davalı Hamit yönünden davanın reddine; davalı Mehmet yönünden ise tazminat isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Mehmet vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteği bakımından davalı ...'in kayıt maliki olmadığı gerekçesi ile anılan davalı hakkında pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine;davalı Mehmet yönünden ise hile iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine;tazminat isteği bakımından ise davalı ...'in çekişmeli taşınmaz bedelini davacı tarafa ödemediği gerekçesi ile anılan davalı hakkında davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'nun 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HUMK'nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda "1- Davacının tapu iptali ve tescili isteminin reddi'ne 2-Davacının satış bedelinden kendi hissesine isabet eden miktara ilişkin davasının ıslah edilmiş hali ile kabulü ile 98.812.00 TL dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı...'ten tahsili ile davacıya verilmesine,... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddi'ne," karar verildiği halde, gerekçeli kararda “1- Davacının tapu iptali ve tescili isteminin reddi'ne 2- Davacının satış bedelinden kendi hissesine isabet eden miktara ilişkin davasının ıslah edilmiş hali ile kabulü ile 98.812.00 TL dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'ten tahsili ile davacıya verilmesine, ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddi'ne,” karar verilmek suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hâl böyle olunca, 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davalı ...vekilinin temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.