Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4569 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4436 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tau iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteminde ilişkindir.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı ...'in eşi olan dava dışı...'in çekişme konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazdaki 6/14 payı ile 107 ada ..parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını 19.02.1997 tarihinde dava dışı ...'a, adı geçenin ise 27.01.1998 tarihinde dava dışı ...'ye ve onun da 02.03.1998 tarihinde mirasbırakan...'ye temlik ettiği, murisin anılan payları 27.09.2004 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak kızı olan davalı...'e satış suretiyle devrettiği, davacının muris tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalının ise, dava dışı eşi ...'in çekişme konusu taşınmazlardaki paylarını alacaklıdan mal kaçırma kastı ile dava dışı kişilere, onların da aynı amaçla murise devrettiğini, alacaklı olan dava dışı ...'nın ... ve muris ...'yi de hasım göstererek... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/729 E – 1999/861 K sayılı dosyasında tasarrufun iptali davası açtığını ve davanın kabul edildiğini, altınlarını bozdurarak eşinin borçlarını ödediğini ve ...'in müsrifliği nedeni ile murisin taşınmazları kendisine iade ettiğini, devrin mal kaçırma amaçlı yapılmadığını belirterek davanın reddini savunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, çekişmeli taşınmazların başlangıçta davalının eşi ...'e ait iken el değiştirme sonucu mirasbırakan Hanifi'ye geçtiği, ...'ye yapılan temlikin muvazaalı olduğu hususunun ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/729-861 sayılı kararı ile belirlendiği dolayısı ile davalıya temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacı ile yapılmadığı, muvazaalı edinilen taşınmazın kayıt malikine değil de eşine aktarıldığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.