Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4487 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16514 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asli müdahil vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, paydaşı olduğu 1099 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki payının ölünceye kadar kendisinin öldükten sonra ise oğlu davalı ...'ın olacağını düşündüğünü, ancak okuma yazma bilmemesinden faydalanarak davalı oğlunun hile ile taşınmazdaki payını ölünceye kadar bakma akti ile temellük ettiğini, ancak bakım borcunu yerine getirmediğini borca batık olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline; yargılama sırasında ise taşınmaz üzerindeki davalı adına kayıtlı 5 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davayı kabul etmiştir.Müdahil, davalı hakkında 30.09.2011 keşide ve 15.02.2012 vade tarihli 240.000,00 TL bedelli bonaya dayanarak 1. İcra Müdürlüğünün 2012/1586 takip sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, borçlu davalıya ait taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz şerhi işlendiğini, mal kaçırmak amacıyla anlaşmalı olarak eldeki davanın açıldığını bildirip, eldeki davanın taraflarını davalı olarak gösterip, nisbi harç yatırmak suretiyle davaya asli müdahale talebinde bulunmuş ve davanın reddini savunmuş, müdahil bu dilekçesini gerek davacıya gerekse davalıya tebliğ ettirmemiş, öninceleme duruşmasında feri müdahil olarak davaya kabulünü istemiş ve istek gibi feri müdahilliğe karar verilmiştir.Mahkemece, feri müdahilin davayı takip etmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1099 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 1/8 payını oğlu (aynı zamanda taşınmazda paydaş ) olan davalı ...'a 21.12.2010 tarihli ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiği, bilahare 11.10.2011 tarihli kat irtifakı tesisi ile taşınmaz üzerindeki 5 nolu bağımsız bölümün davalı adına tescil edildiği, 1. İcra Müdürlüğünün 2012/1586 takip sayılı dosyası üzerinden davalıya ait taşınmazın tapu kaydı üzerine 06.04.2012 tarihinde haciz şerhi işlendiği anlaşılmaktadır. Bilindiği ve 6100 sayılı HMK. nun 65. maddesinde düzenlendiği üzere " bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır."Diğer bir deyişle iki kişi arasında belli bir şey veya hak konu edilerek açılmış ve derdest bir dava mevcut iken, üçüncü bir kişinin, dava konusu üzerinde hak sahibi olduğunu iddia edip aynı mahkemede harç yatırmak suretiyle dava açması halinde ortada asli bir müdahale talebinin (davasının) bulunduğundan söz edilmek gerekir. Böyle bir durumda, asli müdahale davasının ilk davadan bağımsız ve ayrı bir dava olduğu, davalıların ise ilk açılan davanın tarafları, bir başka deyimle davacı ve davalıları olduğu ve asli müdahale davası hakkında ayrıca bir karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu şekilde açılmış bir müdahale davasına ilişkin dilekçenin tebliğe çıkarılmamış olmasından kaynaklanan usulü eksikliğin mahkemece müdahale talebinde bulunan yana önel verilmek suretiyle giderilmesi gerektiği gibi harcı yatırılarak usulünce dile getirilmiş bir asli müdahale isteminin mahkemece feri müdahale talebi olarak kabulü de mevcut müdahale davasının varlığını ortadan kaldırmaz.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; asli müdahil, davanın icra takibini sonuçsuz bırakmak amacı ile açıldığını iddia ettiğine göre hukuki yararı bulunduğu açıktır.Diğer taraftan asli müdahale yolu ile açılan davanın 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi hükmü uyarınca nisbi harca tabi nitelik taşıdığı tartışmasızdır.Hâl böyle olunca, öncelikle asli katılma dilekçesinin eldeki davanın taraflarına tebliğ edilmesi ve dava konusu taşınmazın değeri belirlenerek bu miktar üzerinden nisbi tarifeye göre noksan harcın ikmal ettirilmesi, ondan sonra müdahilin iddiasının araştırılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken asli müdahale dilekçesi tebliğ edilmeden, keşfen değer saptanmadan ve harç tamamlatılmadan eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi asli müdahil ...'ın açtığı davada diğer davanın taraflarının zorunlu dava arkadaşı olarak birlikte davalı olarak bulunması gerekirken birisinin davacı birisinin davalı olarak yazılması ve asli müdahilin isteği bakımından olumlu olumsuz bir karar verilmemesi de isabetsizdir.Öte yandan; Avukatlık Kanunu'nun 41. maddesinde belli bir işi takipten ve savunmadan isteği ile çekilen avukatın vekalet görevinin durumunun müvekkile tebliğinden itibaren 15 gün süre ile devam edeceği belirtilmiştir. Asli müdahil vekili 18.07.2012 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa ettiğini mahkemeye bildirdiği ve daha sonraki duruşmalara katılmadığı ancak asli müdahile çıkarılan davetiye bila tebliğ döndüğü halde mahkemece istifa dilekçesinin asli müdahile tebliğ edilmemesi nedeniyle dava hakkının kısıtlanması da usul ve yasaya aykırıdır.Asli müdahil vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.