Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4475 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3785 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.10.2015 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ,,, geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakanı İlyas'ın kayden maliki olduğu 1485 ada 47 parsel sayılı taşınmazın 4 nolu bağımsız bölümünü 20.01.2004 tarihinde intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini fiilen birlikte yaşadığı davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, adı geçenin de taşınmazı 03.04.2009 tarihinde eniştesi olan diğer davalı ...'e yine satış suretiyle temlik ettiğini, anılan temliklerin muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu, davalı ...'in iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davalı ... adına olan kaydın iptali ile miras payı oranında adına tesciline,...l'in iyiniyetli olduğu belirlenir ise de dava konusu taşınmazın rayiç bedeli üzerinden miras payı oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı ..., muris ile yedi buçuk sene birlikte yaşadıklarını, bu sürede murisin tüm bakımının kendisi tarafından yapıldığını, dava konusu devrin gerçek olduğunu, mal kaçırma gayesi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı ..., usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, murisin davalı ...'e yaptığı kazandırmanın mal kaçırma amaçlı olmadığı, bu nedenle ikinci devrin de muvazalı olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan İlyas'ın kayden maliki olduğu 1485 ada 47 sayılı parseldeki dava konusu 4 nolu bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde tutarak kuru mülkiyetini 20.01.2004 tarihinde fiilen birlikte yaşadığı davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiği, bilahare intifa hakkından da 03.04.2009 tarihinde anılan davalı lehine feragat ettiği, bilahare davalı ...'in dava konusu bağımsız bölümü, intifa hakkını da devraldığı tarihte, 03.04.2009 tarihinde, diğer davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiği, murisin 06.08.2010 tarihinde öldüğü ve geriye davacı kızı .. ile dava dışı çocukları ... ve ..'in kaldığı anlaşılmaktadır. ..Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakan ...'ın mal satmaya ihtiyacının ve özel bakıma ihtiyaç duyacak bir rahatsızlığı olmadığı gibi, davalı ...'in de alım gücünün bulunmadığı, murisin gerçek amacının dava konusu taşınmazı davalıya bağışlamak olduğu, bağışlamanın da şekle tabi olup dava konusu temlikin anılan şekil şartına uymadığı, öte yandan davalı ...'in davalı ...'in eniştesi olup devrin gerçek satış işlemi olmadığını bilebilecek durumda olduğu açıktır.Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 13.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.