MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.04.2016 Salı günü saat 10.00 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan .... maliki olduğu 16754 ada 3, 15922 ada 5, 202 ada 4 ve 213 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar ile 3772 ada 1 parselde bulunan iki adet meskeni davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, taşınmazların bedelini ödeyerek satın aldıklarını, davacıya da muris tarafından 06.T.3099 ticari plakalı taksi alındığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardırMahkemece, mirasbırakanın mal kaçırma kastının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazlardan 3772 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 7 ve 23 nolu bağımsız bölümlerin davalı ... tarafından bizzat 15.3.1999 tarihinde üçüncü kişiden satın alındığı, 16754 ada 3 sayılı parselin 1.8.2003 tarihinde yapı kooperatifince davalı ...'ye kooperatif üyeliği nedeniyle tahsis edildiği, 15922 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 32/587 payın 4.5.2001 tarihli akit ile muris tarafından üçüncü kişiye, ondanda 28.12.2001 tarihinde davalı ...'e tapuda temlik edildiği, 202 ada 4 ve 2013 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ise yine muris tarafından 9.1.2003 tarihli resmi akit ile davalılar ... ve Mükremil'e satış suretiyle temlik edildiği, murisin 9.11.2003 tarihinde öldüğü, davacı ile davalılardan Mükremil, ...i ve Vesaletin murisin çocukları, diğer davalı ...'nin ise murisin gelini olduğu kayden sabittir.Dava konusu 3772 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 7 ve 23 nolu bağımsız bölümler muris ile ilgisi bulunmayıp üçüncü kişiden satın alındığı, kooperatif üyeliği nedeniyle davalı ...'ye tahsis edilen 16754 ada 3 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, tenkis isteğinde bulunulmadığı gözetildiğinde, bu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiş olması anılan gerekçelerle sonucu itibariyle doğrudur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK)706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; davalılar tarafından murisin sağlığında davacıyada temliklerde bulunduğu yönünde savunma yapılmış ve bu yönde delil listesi bildirilmiş ise de; mahkemece, muris tarafından tüm mirasçılara yapılmış bir kazandırma olup olmadığı yönünde yeterli araştırma yapılmadan davacıya yaptığı temliklerden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hâl böyle olunca; mahkemece, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre çekişme konusu 15922 ada 5, 202 ada 4 ve 213 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedendenlerden (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.