MAHKEMESİ: KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/10/2011NUMARASI: 2010/702-2011/473Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 14.11.2008 tarihinde davalıdan satın alarak kayden malikli olduğu 33, 34, 35 ve 36 bağımsız bölüm numaralı taşınmazlara, davalının kullanımını sürdürmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuş; ıslah suretiyle ecrimisil talep miktarını arttırmıştır.Davalı, çekişme konusu taşınmazları kiracı sıfatıyla kullandığını, temlikten itibaren kira bedellerini düzenli olarak davacının banka hesabına yatırdığını, kira stopajlarını da ödediğini, ayrıca davacıya tahliye taahhüdünde de bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalı tarafça dayanılan 11.11.2008 tarihli tahliye taahhüdünün tek taraflı bir düzenleme olduğu, davalının davacıya yaptığı ödemelerin de taraflar arasında kira akdinin bulunduğunun kabulü için yeterli olmadığı, davacının mülkiyet hakkının korunması gerektiği gerekçesiyle, elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.04.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S. V. T. ile diğer temyiz eden vekili Avukat B.K.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, bağımsız bölümlere elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup; mahkemece, elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazların öncesinin davalı şirkete ait olduğu, 14.11.2008 tarihinde davacıya satış suretiyle temlik edildiği ve davacının kayden malik bulunduğu, ancak davalının taşınmazları kullanmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.Öte yandan, davacının dava tarihinden önce 6.9.2010 tarihinde davalının taşınmazları terk etmesi konusunda ihtarname keşide ettiği ve 25.10.2010 tarihinde de eldeki davayı açtığı görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, kira akdinin mutlak yazılı bir sözleşmeye bağlı olması zorunlu olmayıp, taraflar arasında şifahi olarak da kira sözleşmesi yapılması olanaklıdır. Taraflar arasında gerçekten de bir yazılı kira akdinin bulunmadığı sabit ise de, davalı tarafından davacının mevduat hesabına kira bedeli adı altında yatırılan ödemelere, davacı tarafından, bu ödemeleri tahsil etmediğine dair bir beyanda bulunulmamıştır.Diğer taraftan, 11.11.2008 tarihinde davalının imzasını taşıyacak şekilde noterde düzenlenen tahliye taahhütnamesinde, çekişmeli taşınmazların yanında yine davacıya ait ve davalının kiracı bulunduğu dava dışı taşınmazlar hakkında, 30.07.2009 tarihinde taşınmazların tahliye edileceğine dair beyanın yanında, çekişmeli taşınmazların satış tarihinden teslim tarihine kadarki süreçte kira bedeli olarak her ay için 2550.-YTL.nın davacının banka hesabına yatırılacağı öngörülmüş olup, anılan bedellerin düzenli olarak yukarıda belirtildiği şekilde davacının hesabına yatırılmış olduğu dosya kapsamıyla sabittir.Öte yandan; davacının, bahsedilen 11.11.2008 tarihli tahliye taahhütnamesine dayanarak dava dışı ve davalının kiracı olarak kullanımındaki bağımsız bölümler yönünden tahliye istemli icra takibinde bulunduğu ve icra takibine itiraz üzerine açtığı itirazın kaldırılması, akdin feshi ve mecurun tahliyesi istekli davanın yargılaması sonucunda tahliye taahhütnamesine dayalı olarak davalının tahliyesine dair verilen kararın deracattan geçerek kesinleştiği ve infaz edildiği tartışmasızdır.Öyleyse, anılan taahhütnamede çekişmeli taşınmazlara da yer verildiğine ve bu taahhütname içeriği davacı tarafından benimsenerek icra takibine tevessül edildiğine göre, bu aşamadan sonra tek taraflı düzenlendiğinden söz edilerek davalının kiracı olmadığının kabulü doğru değildir.Hal böyle olunca, davalının çekişmeli taşınmazları kiracı sıfatıyla kullandığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de kısa kararda ecrimisil bakımından faize yer verilmediği halde, gerekçeli kararda faiz konusunda hüküm kurularak kısa karara çelişkili olacak şekilde gerekçeli karar yazılması da doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 900.00.er-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 17.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.