Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4401 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5375 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KARAPINAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/12/2013NUMARASI : 2012/162-2013/315Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Ö.. K..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Davacı, ortak mirasbırakan N.. M..’nun kayden malik olduğu 244 parsel sayılı taşınmazının1/2 payını davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçıların miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesi istemli olarak eldeki davayı açmıştır.Davalı, satışın gerçek satış olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 244 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan N.. M.. adına kayıtlı iken, 09/11/1994 tarih, 1876 yevmiye numaralı resmi senetle, 1/2 payını kendi uhdesinde bırakıp, ½ payını davalı oğlu Ş.. M..’ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde, mirasbırakanın taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığını, satış sonucu herhangi bir bedel ödenmediğini, davalının alım gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu belirtilerek temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürmüştür.. Yargılama sırasında dinlenen tarafların babası davacı tanığı A.. B.., davalının mirasbırakan annesini kooperatife üye olması ve oy hakkını elde etmesi için taşınmaz sahibi olması gerektiği konusunda ikna edip, kandırarak taşınmazın devrini sağladığını; davalı tanıkları Cemil ve Sami ise, bölgede kurulan sulama kooperatifine davalının üye olması için mirasbırakan tarafından taşınmazın (1/2) payının devredildiğini ifade etmişlerdir.Hâl böyle olunca, dava dilekçesi içeriği, iddianın ileri sürülüş biçimi ve toplanan tüm delillere göre, mirasbırakanın davalıya yaptığı ½ pay temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı kanıtlanamadığı gibi, hile iddiası ile açılmış bir dava da bulunmadığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.