Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4399 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3910 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, 1968 ve 1970 parsel sayılı taşınmazlarını, 2001 yılında girdiği ekonomik kriz sebebi ile aynı zamanda bacanağı olan davalılardan ...’ın önerisi üzerine bedelsiz olarak satış göstermek ve bilahare iade edilmek üzere devrettiğini, devre rağmen taşınmazları kullanmayı sürdürdüğünü, ancak taşınmazların diğer davalı ...’e devredildiğini öğrendiğini, davalıların fikir ve eylem birliği içerisinde hileli ve muvazaalı yollarla taşınmazını iradesi dışında elinden aldıklarını ileri sürerek tapuların iptali ile adına tescil istemiştir.Davalı ..., dava konusu taşınmazı davacıdan satın aldığını, daha sonra diğer davalı ...'e bedeli karşılığı temlik ettiğini, alım satım aktinin tarafı olan davacının işlemin muvazaalı olduğunu ileri süremeyeceğini, satış tarihi itibariyle hak düşürücü süre ve zamanaşımının geçtiğini,davalı ..., iddiaların gerçek dışı olduğunu, taşınmazı tapu kaydına ve sicile güvenerek iyi niyetli olarak satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, yazılı belge ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Çekişme konusu 1968 ve 1970 parsel sayılı taşınmazlar davacıya ait iken, 25/05/2001 tarihli satış işlemi ile davalı ...’a, Osman’ın da 13/10/2010 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...’e temlik ettiği kayden sabittir.Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre taraflar arasındaki çekişmenin inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu açıktır. Bilindiği üzere, bu tür iddialar 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge, yoksa yemin delili ile kanıtlanır. Somut olayda, iddiayı ispatlayacak şekilde taraflar arasında düzenlenmiş bir belge ibraz edilmediği gibi, davacının yemin deliline de dayanmadığı görülmektedir.Ne var ki, davacı ve davalı ... hakkında bu maddi vakıalara dayalı olarak açılan kamu davasının .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/340 E. sayılı dosyasında müşteki-şüpheli Hüseyin’in kayda alınan konuşmaları yayınlama suçundan , müşteki- şüpheli ...’ın güveni kötüye kullanma suçundan yargılandıkları, ...’ın bilgisi ve rızası dışında ses ve görüntüsünün gizli kamera ile kayda alınarak CD’ye aktarıldığı, ...’ın da hukuka aykırı olarak elde edilen CD’deki konuşmasında ... tarafından kendisine yapılan devrin gerçek bir satışa dayanmadığını beyan ettiği, yargılama sonunda, ...’ın güveni kötüye kullanma suçundan mahkum edildiği, ...’in kayda alınan konuşmaları yayınlamak suçunun yasal unsurları oluşmadığından beraat ettiği, dosyanın temyiz incelemesinde olup henüz kesinleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Asliye Ceza Mahkemesi kararının gerekçesi, eldeki davanın somut olayı üzerine kurulmuş olup, bu dava sonucunda verilecek kararın eldeki dava sonucunu etkileyeceği kuşkusuzdur.Hâl böyle olunca; ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi, ceza dosyasındaki ve eldeki dosyadaki delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.