Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4333 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3606 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/12/2009NUMARASI: 2009/1045-2009/1358Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden davalıların miras bırakanı M. To. adına kayıtlı 2009 parselin bir bölümünün kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, tapu iptali, terkin, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "...davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçeleri ile bozulmuş olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkin olup, mahkemece, bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu nedenle, yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak, bilindiği üzere bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerine mahkum edilemez.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Mahakemeleri 5. Cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10. HD 24.02.1976, 6296/1297) Her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir.Hal böyle olunca, somut olayda mahkemece yapılan keşif sonucu çekişmeli bölümün kıyıda bulunduğu ve dava tarihinde davacı Hazine’nin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden ve maktu harçtan sorumlu tutulması gerekirken, aksine yazılı düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacı Hazine’nin temyiz itirazları yukarıda değinilen yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle harçtan ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.