Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4314 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14964 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ALAÇAM SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/07/2012NUMARASI : 2011/175-2012/356Yanlar arasında görülen taşınmazların kullanım şeklinin tespiti davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Davacılar, miras bırakandan intikal eden 53 ve 270 parsel sayılı taşınmazları, davalı kardeşlerin kullandığını, kendilerinin kullandığı bir bölümün olmadığını ileri sürerek, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 693/2 maddesi uyarınca taşınmazların, yer ve zaman bakımından kullanma biçiminin belirlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Ancak, verilen kararın yanlar arasındaki uyuşmazlığı sona erdirecek nitelikte olduğu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyleki; çekişme konusu 53 parsel sayılı taşınmazda tarafların miras bırakanı Ş...'nin ¼ pay sahibi olduğu, 270 parsel sayılı taşınmazın ise tarafların babaları S.. adına kayıtlı olduğu ve niteliklerinin tarla olduğu kayden sabittir.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK'nun 706., Borçlar Kanununun 2l3., Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahte vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; 53 parsel sayılı tarafların miras bırakanının ¼ pay sahibi olduğu tüm taşınmazda, paydaşlar arasında benimsenen ve uzun zamandan beri süregelen eylemli olarak bir kullanım tarzının oluşup oluşmadığı belirlenmemiştir.Hal böyle olunca, öncelikle; 53 parsel sayılı taşınmaz bakımından tüm paydaşları bağlayan fiili kulanım biçiminin oluşup oluşmadığı hususunun yerinde keşif yapılarak araştırılması, böyle bir fiili kullanma biçimi oluşmuş ise tarafların miras bırakanı Şadiye'nin kullanımına bırakılan bölüm yönünden TMK'nın 693/2 maddesinin değerlendirilmesi, fiili kullanım biçimi oluşmamış ve taşınmaz tüm davalıların kullanımında ise pay oranında davanın kabul edilmesi, 270 parsel bakımından da, anılan yasa maddesi uyarınca bir inceleme yapılması gerekirken sadece tarafların paylarına isabet edecek miktarlar belirlenerek kimin nereyi, ne zaman kullanacağı belli edilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, 53 parsel sayılı taşınmazı müstakilen miras bırakan Şadiye adına kayıtlıymış gibi tümü üzerinden hüküm kurulması da isabetsizdir.Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.