MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/05/2012NUMARASI : 2010/536-2012/238Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.3.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Z.. Ç.. ile temyiz edilen vekili Avukat Ç.. A.. C.., Avukat C.. D.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; miras bırakan H.. K..'nun maliki olduğu 2962 ada 204 parsel sayılı taşınmazdaki 40/1720 payını 18.07.1980 tarihinde, 2973 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını da 15.08.1988 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (TMK 782) Borçlar Kanunun 213 (TBK 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı, yoksa mal kaçırma amacın mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Somut olaya gelince, dosya içerisindeki belgelerden Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.02.2011 tarih ve 2010/374 E. 2011/33 K. sayılı dosyasında; davacı H.. G.. L.. tarafından, eldeki dosyanın bir kısım davacılarının da davalı olduğu kişiler aleyhine, 2983 ada 62 nolu parselinin davalılara muris tarafından kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak satış suretiyle devredildiğinden bahisle açılan tapu iptal ve tescil davasında; yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın derecattan geçmek suretiyle 29.02.2012 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler ve Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/374 E. 2011/33 K. sayılı ilam içeriği değerlendirildiğinde; miras bırakanın yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılar arasında mallarını paylaştırma olmayıp, mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temliklerin gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Esasen dava konusu taşınmazların davalıya devrinin bedelsiz olarak yapıldığı mahkemenin de kabulündedir.Hal böyle olunca açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 26.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.