MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/12/2012NUMARASI : 2010/329-2012/387Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.02.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. M. A. ile temyiz edilen vekili Avukat F. T. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacı H.. H..nin, davaya konu (2590 parsel sayılı) taşınmaza davalı Ali'nin ev ve bahçe yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalı Ali'nin taşınmazdaki binanın miras bırakan babası Orhan tarafından yapılmış olduğunu belirterek davanın reddini savunduğu; gerçekten de, davacı H.. H.. tarafından, açılan tapu iptal ve tescil davası sonunda, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 29.03.1982 tarihli, 1981/217 esas 1982/40 karar sayılı kararıyla 1 parsel sayılı taşınmazın 6433 m2'lik kısmının paylı olarak davalının babası Orhan ve başka kişiler adına tapuya tesciline, 2727 m2'lik kısmın ise tespit dışı bırakılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği; sonradan, tespit dışı bırakılan kısmın idari yoldan 2590 sayılı parsel kapsamında davacı H.. H.. adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Savunmanın açıklanan niteliği ve somut olayın özelliği itibariyle, yıkımı istenen yapının davalının murisi Orhan'a ait olduğu, davanın, Orhan'ın terekesin karşı açıldığı, tereke elbirliği ile mülkiyet hükümlerine tâbi olup, olayda iştirakin sağlanması gerekeceği açıktır. Bilindiği üzere elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. Türk Medeni Kanununun (TMK) 701.-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Somut olayda, yıkımı istenen yapının sahibi olan davalının babası Orhan'ın, tüm mirasçıları tespit edilerek, dava dışı mirasçıları varsa davaya dahil edilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, davalının miras bırakanı Orhan'ın, mirasçılarının tespit edilerek, dava dışı mirasçıları varsa davaya dahil edilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalı vekilin temyiz itirazının kabulüyle hükmün, açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.