Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4257 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19308 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MALATYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/07/2013NUMARASI : 2012/470-2013/283Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, duruşma isteği değerden reddedilerek açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Davacı, çekişmeli taşınmazını davalı eşine ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini, ancak davalının bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürüp iptal tescil isteğinde bulunmuş, mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 108 parsel sayılı taşınmaz için 22.02.2010 tarihinde Yeşilyurt Noterliğinde 472 yevmiye numarasıyla taraflar arasında ölünceye kadar bakım sözleşmesi düzenlediği, 14.05.2010 tarihinde davalı Döndü'nün bakım sözleşmesi uyarınca tapuda adına intikali yaptırdığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611. ve 818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 511. maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.” hükmünü düzenlemiştir.Uyuşmazlığın değinilen TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olaya gelince; tarafların 04.02.2010 tarihinde evlendikleri, 27.07.2010 tarihinde davacının şiddetli geçimsizlik nedeniyle Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2012/480 E. sayılı davanın, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile reddedildiği, hükmün 23.01.2013 tarihinde kesinleştiği, davacının 11.08.2011 tarihinde davalı eşini yaraladığından bahisle Yeşilyurt Sulh Ceza Mahkemesi'nin 03.02.2012 tarih, 2011/103 E. ve 2012/27 K. sayılı dosyasında cezalandırılmasına ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği sabittir. O halde davalının akitten doğan borcunu yerine getirmediği söylenemez, başka bir ifade ile edimin ifasında davalının kusurlu olduğu kabul edilemez. Hal böyle olunca, Borçlar Kanununun 617/2 maddesi hükmüne göre, yanların özel ve ekonomik durumları gözetilerek uygun bir irat tahsisi suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi doğru değildir.Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.