Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 424 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 13100 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : KADİRLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2006NUMARASI : 2005/488-152Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı olduğu ..parsel sayılı taşınmazda hiç yer kullanamadığını, taşınmazı davalının sürüp, ektiğini ileri sürerek payına vaki elatmanın önlenmesini istemiştir.Davalı, çekişmeli taşınmazda miras bırakanı M...nın paydaş olduğunu, taşınmazın 2.dönümünü dava dışı amcasının diğer bölümüde kendisinin sürüp, ektiğini beyan etmiştir.Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimiın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. - KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden özellikle eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazda davacının 1/14 payı bulunduğu davalının miras bırakanı Musa'nın ise taşınmazın 8/14 payının maliki olduğu anılan taşınmazın tamamına yakın bölümün davalı tarafından tasarruf edildiği, davacı tasarrufunda bulunan bir yer bulunmadığı saptanarak ve intifadan men koşulunun oluştuğu gözetilerek davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi bulunmadığı gibi fiili kullanım biçimininde oluşmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Hal böyle olunca, davacı yönünden intifadan men koşulunun gerçekleştiği gözetilerek davacının payına yönelik elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken Türk Medeni Kanununun 688.ve devamı maddelerine uygun olmayan biçimde paylı mülkiyete tabi taşınmazda müstakil mülkiyet oluşturacak şekilde yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.