MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu.Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil istemine ilişkindir.Davacılar, babaları olan ortak mirasbırakan ...'ın maliki olduğu 119 ada 40 ve 144 ada 77 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya satış aktiyle devrettiğini,ancak işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler; yargılama sırasında ise mirasbırakanın maliki olduğu 129 ada 67 parsel sayılı taşınmazını da gelini (davalının eşi) olan ...'a satış aktiyle devrettiğini ve anılan işlemin de muvazaalı olduğunu ileri sürerek anılan kişinin de davaya dahil edilmesini istemişlerdir.Davalı, murisin maddi açıdan zor durumda kalması nedeniyle taşınmazlarını satılığa çıkardığını, çekişmeli taşınmazların başkasına satılmasına gönlü razı olmadığı için taşınmazları kendisinin satın aldığını, ayrıca murise baktığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davalı aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Toplanan deliller, tüm dosya içeriği ve geri çevirme neticesinde temin edilen belgelerden; 1920 doğumlu mirasbırakan Faik Aktaş'ın 02.09.2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak ...'den olma çocukları davacılar ... ve ... ile davalı ... ve dava dışı ...'in kaldığı, murisin maliki olduğu 119 ada 40 ve 144 ada 77 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya 25.08.2009 tarihli satış aktiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanması zorunludur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 27. (1086 sayılı HUMK’nun 73.) maddesi uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usûlüne uygun olarak davet etmeden, açıklama ve ispat haklarını kullanmalarını sağlamadan hükmünü veremez. Bunun aksinin kabulü adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurur.Öte yandan;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davalı 3 kişilik tanık listesi verdiği halde tanıklarının dinlenmediği gibi hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı da yoktur.Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması,tarafların dayandıkları tüm delillerin eksiksiz toplanması,mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının ve banka kayıtlarının araştırılması, mirasbırakanın herhangi bir borcunun bulunup bulunmadığının saptanması, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunup bulunmadığının buna karşın davalının alım gücünün olup olmadığının ve murisin ölene dek taşınmazları kimin tasarrufunda bulundurduğunun ve de kiminle birlikte yaşadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, bu kapsamda davalıya 6100 sayılı HMK. nun 240. maddesi gereğince tanıklarını dinletmesi için süre verilmesi, usulüne uygun olarak tanıkların dinlenmesi, bu hususlarda beyanı yeterli ve açık bulunmayan davacı tanıklarının yeniden dinlenmesi yoluna gidilmesi, taşınmazların akit tarihi itibariyle gerçek değeri ile satış bedeli arasında fark olup olmadığının tespit edilmesi, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olarak taraf delilleri toplanmaksızın eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de, tapu (sicil) kaydının iptaline karar verilmesi gerekirken tespitin iptaline karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.