Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4218 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3464 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ADANA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/05/2006NUMARASI: 2004/1208-201Taraflar arasında görülen davada;Davacı, çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olduğunu, üzerine .. katlı bina inşa ettiğini, son kattaki daireden, eşi olan davalının aralarında görülen boşanma davası sırasında beş yıl boyunca kira bedelinden yararlanmasının kararlaştırıldığını, sürenin dolmasına rağmen davalının taşınmazı boşaltmadığını ileri sürerek, anılan dairenin adına tespiti ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çekişme konusu dairenin aidiyetinin tespiti, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; .. parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi olduğu, taşınmazda başka paydaşların da bulunduğu, davacının taşınmazda bulunan binanın bir dairesinin davalı tarafından haksız olarak işgal edildiği iddiası ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Dosyaya getirtilen kayıt örneğinden ve 5.10.1984 tarihli resmi akitten çekişmeli taşınmazda davalının da pay sahibi olduğu görülmektedir. Ancak, bu konuda tam bir açıklık bulunduğu söylenemez. Öncelikle, taraflar arasındaki çekişmenin sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi bakımından .parsel sayılı taşınmazda davalının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde paydaş olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir. Davalının paydaş olduğunun saptanması halinde; Türk Medeni Kanununun 688.maddesi ve devam eden maddelerinde öngörülen hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği açıktır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyet üzere olan taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesi doğru olmadığı gibi, taşınmazda tarafların dışında çok sayıda paydaşlarının bulunduğu, bunlara karşı dava açılmadığı ve davaya katılmaları da sağlanmadığı halde, taşınmaz üzerindeki yapının davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi de doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.