MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle çekişme konusu 2073 ada 9 sayılı parseldeki bağımsız bölümler yönünden bedel isteminin kabulüne, ifraz sonucu oluşan 2073 ada 10 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 74 ada 6 ve 7 sayılı parsellerde dava dışı ... ile kök muris İsmail mirasçıları olan muris ..., davacılar ... ve davalılar ... ile dava dışı ... paydaş iken 16.02.1966 tarihinde aralarında yapmış oldukları taksim sonucu 7 sayılı parselde muris ... ile taraflar ve dava dışı ...'ın 1/7'şer oranda paydaş oldukları, muris ...'nin 1/7 payının 6/84'ünü davalı oğlu ...'e, 4/84'ünü davalı kızı ...'a ve 2/84'ünü ise davalı kızı ...'ye 16.09.1991 tarihinde satış suretiyle devrettiği, imar uygulaması sonucu anılan parselin 2073 ada 2 sayılı parsel olduğu ve bu parsel kaydının da ifraz suretiyle kapatılarak dava konusu 2073 ada 9 ve 10 sayılı parsellerin oluştuğu, 9 sayılı parselde 13.11.2006 tarihinde kat irtifakı kurulduğu, 1, 4, 6 sayılı bağımsız bölümlerde davalı ..., 3 nolu bağımsız bölümde davalı ..., 7 nolu bağımsız bölümda davalılar ..., 8 nolu bağımsız bölümde ise davalılar ... paydaş iken çeşitli tarihlerde anılan bağımsız bölümlerin 3. kişilere devredildiği, 10 parsel sayılı taşınmazda ise davalıların paydaş oldukları, davacıların muris tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, muris ...'nin 06.03.2010 tarihinde öldüğü geriye davacı çocukları ... ile davalı çocukları ... ve kendisinden önce 1998 yılında ölen oğlu Turan'ın dava dışı çocukları ...'ın kaldıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; dinlenen taraf tanıkları mirasbırakanın diğer çocukları ile bir sorununun olmadığını, sağlığında tüm çocuklarına yardımlar yapıp bir şeyler verdiğini (davacı ...'a ev alırken maddi yardım yaptığını davacı ...'a para verdiğini, dava dışı Turan'a evlenirken zeytinlik satıp yardımda bulunduğunu) bildirmişlerdir. Bu durumda, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla değil sağlığında çocukları arasında denkleştirme yapma amacıyla hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalılar ...'ın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.