MAHKEMESİ : KUMRU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2013NUMARASI : 2010/148-2013/89Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ve davalı Gülay tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi D.. A.. Y..'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların, mirasbırakanları Fahri'nin maliki olduğu çekişme konusu 322 ada 11 parsel sayılı taşınmazı ikinci eşi ve davalıların annesi olan Sıddıka'ya satış suretiyle devrettiğini, temellük edenin ölümü ile taşınmazın davalılara intikal ettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında iptal ve tescil isteği ile eldeki davayı açtıkları, davalı Gülay'ın, dava konusu temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunduğu, davalı Fahriye'nin, davaya cevap vermediği, mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davacılar Yüksel ve Günaydın bakımından davanın kabulüne, muris Fahri'nin dava dışı 188 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki payını davacı Burhan'ın eşi olan dava dışı Fatma'ya devrettiği gerekçesi ile Burhan yönünden davanın reddine karar verildiği, muris Fahri'nin 28.10.2007 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak ilk eşinden olan davacı çocukları Günaydın, Burhan ve Yüksel ile ikinci eşi Sıddıka'dan olan davalı çocukları Gülay ve Fahriye'nin kaldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; mahkemece, mirasbırakan Fahri tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davacılar Günaydın ve Yüksel bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalı Gülay'ın temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davacı Burhan'ın temyiz itirazlarına gelince;Mahkemece, murisin davacı Burhan'ın eşi dava dışı Fatma'ya yaptığı temlikin Burhan'a yapıldığı kabul edilerek sonuca gidilmiştir.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, mirasbırakan Fahri, dava dışı 188 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki payını davacı Burhan'ın eşine temlik etmiş olup anılan devrin Burhan'a yapıldığının kabulü ile denkleştirmeye esas alınması doğru değildir.Hal böyle olunca, mirasbırakanın dava konusu temlikteki iradesinin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu ve murisin iradesinin bölünemeyeceği gözetilerek davacı Burhan yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile adı geçen bakımından davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı Burhan'ın temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.