Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4211 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3273 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil,yıkım davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, kayden maliki olduğu dava konusu 552 ada 39 parsel sayılı taşınmaza komşu 40 nolu parseldeki davalılara ait binanın taşkın olduğunu, davalıların sözlü olarak ve ihtarname gönderilerek uyarılmasına rağmen bir sonuç alınamadığını ileri sürerek haksız müdahalenin önlenmesi, taşınmazın eski hale getirilmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalılar ..., binanın 30 sene önce yapıldığını, şimdiye kadar da kimse tarafından uyarılmadıklarını, davacının yaptırdığı özel ölçüm ile iddia ettiği 2,40 cm'lik taşkınlığın ortaya çıktığını, kendilerinin bu taşkınlığı gidermeye hazır olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “... elatmanın önlenmesi ve eski hali iade isteği bakımından dava değeri belirlenerek harç ikmalinin sağlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir hüküm kurulması ...” gerektiğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda haksız müdahalenin keşfen belirlendiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne, tecavüzlü kısım nedeni ile davacının zararının bulunmadığı gerekçesiyle ecrimisil isteminin reddine karar verilmiş, karar davalılar ... tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 552 ada 39 parsel sayılı taşınmazın davacı ..., 552 ada 40 sayılı parselin ise davalılar ... adına kayıtlı olduğu, eksiğin tamamlatılması suretiyle dosya arasına alınan ... Belediyesinin 31.12.2015 tarihli yazısından anılan taşınmazların imar parseli olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, yukarıda değinilen hususları içerir biçimde bir araştırma yapılmış değildir.Hâl böyle olunca, davaya konu binanın imardan önce mi, sonra mı yapıldığının ve dava konusu 40 sayılı parsel maliklerinin imar öncesi hak sahibi olup olmadıklarının saptanması, imar öncesi hak sahibi oldukları ve yapının imarla taşkın hale geldiğinin belirlenmesi halinde davacıya kaim bedeli depo ettirilmek suretiyle yıkım kararı verilmesi, aksi halde mutlak olarak yıkıma hükmedilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalılar Halil ve Semiye'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.