MAHKEMESİ : GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/04/2011NUMARASI : 2005/145-2011/221Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları K.Ö..'ün sağlık problemleri yaşadığı ve bunalım sırasında davalı torunu Y..'un kandırması sonucu aldığı vekaletname ile mal kaçırmak amacıyla öncelikle taşınmazları bacanağı Ü.. D..'e onun da muvazaalı bir şekilde yine satış göstererek, A.. C..'e devrettiğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile miras bırakan K.Ö. adına tescilini istemişler, yargılama sırasında eğer üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları anlaşılırsa taleplerini bedele dönüştürdüklerini bildirmişlerdir.Davalı Y.., terekeye iade istekli davada taraf teşkilinin sağlanmadığını, miras bırakanın diğer mirasçılarına da mal sattığını; davalı A.. C..ise 1851 ve 2342 parsel sayılı taşınmazları tapu kaydına güvenerek iyiniyetle satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı A.. C..'in iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle bu kişi hakkında açılan davanın kabulü ile 1851 ve 2342 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında davacılar adına tesciline, dava konusu edilen diğer üç parsel yönünden ise dava açıldıktan sonra taşınmazların el değiştirdiği ve taşınmazların temlik edildiği kişiye karşı açılmış bir davanın olmadığı, davalı İmdat hakkındaki davanın bedele dönüştürülmediği gerekçesiyle Ü. ve İ.. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davalı A.C.E.vekilince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.04.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı asil A.C.E.ile vekili Avukat A.K.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukatlar ve dahili davalılar ile davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptali-tescil ve bedel isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Mahkemece kurulan kararda aynen; " Davaya konu taşınmazların tamamının 16.7.2004 tarihinde önce Ü.D.e satışla geçtiği, çok kısa süre sonra İ.D.'e ve A.C. E.e devredildiği ve bazılarının halen A.C.E.üzerinde kaldığı, diğerlerinin ise İ.D. tarafından davanın açılmasından 20 gün sonra İ.E. Ş.'e devredilmiş olduğu bu devrin iyiniyetli olduğu, diğer mahkeme olan 2.Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşılıp, davacının davasının kısmen kabulü ile halen davalı A.C.E.üzerinde kayıtlı 1851 ve 2342 parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle dosyadaki veraset ilamına göre davacılar adına kayıt ve tesciline, diğer üç parsel açısından dava açılmasından sonra davalı İ.D.'in taşınmazı üçüncü bir kişiye sattığı görülüp, bu kişiye karşı açılmış bir dava olmadığından, davalı İ.D. hakkındaki dava bedele de dönüştürülmediğinden üzerlerinde tapu olmayan Ü.Ü. ve İ.D. için iptal istekli davanın reddine " şeklindeki gerekçe ile işin esası bakımından tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Başka bir deyişle, mahkemece verilen kararda dosyaya toplanan belgeler ve delillerin belirtilerek sayılması ötesinde kararın hükme elverişli olacak şekilde gerekçe içerdiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere; Anayasanın 141.maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK'nun 376.maddesine göre (6100 sayılı Yasanın 186.maddesi) son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin aynı yasanın 388.maddesi ( 6100 sayılı Yasanın 297.maddesi) hükmü uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 489.maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. O halde, mahkemece kurulan hükmün Anayasa ve usul yasasının değinilen hükümlerine uygun olmadığı tartışmasızdır. Kabule göre de; dava tereke adına açılmış olup, davadaki taraflar dışında mirasbırakan K..ın dava dışı F.ve N.isimli başkaca mirasçılarının da bulunduğu sabittir. O halde, dava dışı mirasçıların açılan davaya muvafakatlarının sağlanması veya TMK'nun 640.maddesi hükmü uyarınca terekeye temsilci atanması suretiyle davanın görülebilirlik koşulu yerine getirildikten sonra işin değerlendirilip sonuçlandırılması gerekirken anılan hususun gözardı edilmiş olması doğru olmadığı gibi kısa kararda " veraset ilamına göre davacılar adına tesciline " denilmek suretiyle dava pay oranında kabul edildiği halde, gerekçeli kararda kısa karara ters olacak şekilde " davalı A.C.E.üzerinde kayıtlı 1851 ve 2342 parselin halen kaydı devam ettiğinden, bu davalıya yönelik tapuların iptali ve dosyadaki veraset ilamına göre K.Ö. payı 7 pay kabul edildiğinden; mirasçıları olan E.F.N.N.R.H.ve Y.adlarına 1'er eşit pay olarak kayıt ve tesciline " şeklinde hüküm kurmakla kısa karar- gerekçeli karar çelişkisi yaratılmış olması da doğru değildir.Öte yandan, davanın devamı sırasında davalılardan İmdat kendisine Ü.den satış suretiyle intikal eden 3 parça taşınmazı dava dışı İbrahim'e satış suretiyle temlik etmiş ve davacılar bunun üzerine 20.6.2005 tarihinde vermiş oldukları dilekçe ile davadaki isteklerinin iptal ve tescil olduğunu, şayet temellük edenlerin iyiniyetli olduklarının kabulü halinde tapu iptal tescil talebinden vazgeçerek isteklerini bedele dönüştürdüklerini bildirmişler, böylece HUMK'nun 186. (6100 sayılı Yasanın 125.maddesi) maddesi hükmünde öngörülen usulü işlemi tekemmül ettirmiş olmalarına karşın, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile İbrahim'e temlik edilen taşınmazlar bakımından yazılı olduğu üzere ret kararı verilmişse de temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.Ayrıca hemen şunu belirtmek gerekir ki, kural olarak ilk el durumunda olan kişi bakımından iyiniyet araştırmasına gerek yoktur. Ancak, edinen kişinin ikinci el konumunda bulunması ve kazanımının iyiniyetli olması durumunda TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı ve kişi üzerindeki sicil kaydının korunacağı kuşkusuzdur. Somut olayda, A. C.Ü.den edinen kişi olup ikinci el konumundadır. Ne var ki, mahkemece bu davalı bakımından kazanımının iyiniyete dayalı olup olmadığı konusunda hiçbir araştırma yapılmaksızın hakkındaki davanın kabul edilmiş olması da isabetsizdir.Öyle ise, davalı A. C.E.ün temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda değinilen hususlar muvacehesinde (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 10.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.