Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4167 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3321 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : DENİZLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/02/2007NUMARASI : 2005/638-13Taraflar arasında görülen davada;Davacı, paydaşı olduğu .. ada .. parsel sayılı taşınmazda on yıl önce dava dışı K..K..’dan satın aldığı evin yanına büfe yaptırdığını ancak davalının yapılan büfeyi yıktırdığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesini istemiştir. Davalı, çekişme konusu taşınmazda paydaş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı bölümün bulunduğu ve intifadan men koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;??ekişme konusu ..ada ..parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve dava dışı kişilerle birlikte tarafların paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.Davada ileri sürülen iddianın içeriğine göre taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688. maddesi ve takip eden hükümlerinin gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince;mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyöleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanması, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.